2009-12-31

Yeni Yılınız Kutlu Olsun! / あけまして おめでとう ございます

2009.12.31

 Bloguma gelenlere, okuyanlara ve tüm arkadaşlarıma 2010 yılında her şeyin gönlünüzce olmasını, beklentinizi gerçekleşmesini diliyorum... Sağlık, başarı ve mutluluk dolu olsun!!
 わたしのブログに来る人、読んでくれる人、そしてすべての友だちにとって、2010年が思い通りの年になるよう、待ちこがれていることが実現するよう願っています。健康と、成功と、幸せに満ちた年でありますように。

 Fotoğraf : Oseçi ryouri (wikipedia'dan)
 Japonya'nın geleneksel yeni yıl yemeği. Toshigami(Şintonun tanrısı)'nin geldiği yeni yılda mutfağı karıştırmamak için, aynı zamanda yemek pişiren bayanları dinletmek için hazırlanan yemek. Juubako adlı özel yemek kutusuna koyulan yemeklerin birer birer anlamı var. Örneğin Kazunoko (ringa balığının karacası), gelecek kuşaklar dolu olsun anlamına gelir (içinde yumurta çok olduğundan). Daha ayrıntı bilmek için buraya (ingilizce) tıklayın.
 写真:おせち料理(wikipediaより)
 日本の伝統的な正月料理。歳神(神道の神)がやってくる新年に台所を騒がせないため、また料理を作る女性たちを休ませるために準備される料理。重箱という名の特別な器に詰められる料理には、ひとつひとつ意味がある。たとえば、数の子(ニシンの卵巣)は子孫繁栄の意(なかにたくさん卵が入っているから)。詳細は、こちら(英語)をクリックしてください。

2009-12-26

Ankara'da Nabe partisi / アンカラで鍋パーティー

2009.12.26

 Bu senenin Martı'nda Ankara'ya geleli Japon yemekleri hiç yemedim... Aslında ''hiç'' değildi de Japon arkadaşımın getirdiği raamen (hazır yemek olarak) ya da yosun çorbası falan yedim... bu kadardı.
 今年の5月にアンカラに来てから日本料理を、まったく食べませんでした。実際は“まったく”ではなく、日本人の友だちが持ってきてくれたラーメン(インスタント)やわかめスープなんかを食べたのですが、それくらい。
 Ama 15 Aralıkta buradaki Japon arkadaşlarımı toparlayıp ''Nabe Partisi'' yaptık, Japonya Ankara büyükelçiliğinin aşçisi, Aritsu Beyin sayesinde. :) Çooooooooooooooooook güzeldi, Nabe yemeği başta olmak üzere ton bağlığı, balık haşlaması bv. Japonya'da olduğumuz gibi Japon yemeklerinin keyfini aldık. Teşekkürler, Aritsu bey!! Ellerine sağlık!!
 でも、12月15日にここに住む日本人の友だちを集めて“鍋パーティー”を開きました。アンカラ日本大使の料理人を務める有津さんのおかげで。めちゃくちゃおいしかった♪ 鍋料理をはじめ、マグロや魚の煮物など、日本にいるかのような日本料理を楽しみました。ありがとう、有津さん! ご馳走さまでしたー♪

2009-12-21

Etkileyici bir akşam... / 印象的な夜

2009.12.21

 Dün oldukça etkileyici bir gündü benim için... Akşam arkadaşlarımla beraber kiliseye gidecektik noel şarkıları dinlemek için...
 きのうは、わたしにとってすごく印象的な1日でした。夜、友だちたちといっしょに教会に行くはずでした、クリスマス聖歌を聞くために……。

 Önce onların yanına gidip muhabbet ederken farkında olmadan dinlerle ilgili birşeyler konuşmaya koyulduk. O zaman arkadaşım eskiden bir kitapta okuduğu ve çok etkilendiği bir cümleyi bana tanıttı. ''Tanrı'nın adı ne olursa olsun biz ona ulaşan aynı kapıyı görüyoruz. Bizim gördüğümüz kapı bir tane. Ama çeşitli anahtar var...'' Bunu duyunca çok şaşırdım. Gerçekten tüylerim diken diken oldu. Çünkü fikir olarak tam aynı şey ben de yazmıştım. Yazdığım cümle şöyle. ''Bana göre, biz tepesi bile görünmeyecek kadar büyük mü büyük bir dağı farklı yönlerinden görüyoruz sanki. Farklı yönlerden gördüğümüzden dağın şekli, durumu, kokusu, havası... herşey farklı, üstelik adı bile farklı ama yine de aynı dağın dibindeyiz.'' Bu hissini nasıl anlatabilirim. Farklı ülkede doğduk, büyüdük ama inandığımız şey aynıydı...
 まず、彼らの家に行っておしゃべりしているとき、知らず知らず宗教に関することを話し始めました。そのとき、友だちが昔読んで、とても影響されたという一文をわたしに紹介してくれました。「神の名前が何であれ、わたしたちは彼に通じる同じドアを見ているの。わたしたちが見ているドアはひとつだけ。でもたくさんの鍵があるの……」。これを聞いて、とても驚きました。本当に鳥肌が立ったのです。というのも、考えとしてまったく同じことをわたしも書いたことがあったから。わたしが書いたのはこうでした。「言わば、わたしたちは頂上が見えないほど、とてつもなく大きな山を異なる方角から見ているのだと思う。違った方角から見ているからこそ、山のカタチも状態も、匂いも、雰囲気も……すべてが違っているし、名前さえ異なっている。けれど、やっぱり同じ山のふもとにいるのだ」。この感覚、どう言えばいいのでしょう。違う国に生まれ育ったのに、信じていることは同じだなんて。

 Sonra evden çıkıp kiliseye gitmek için dolmuş bekliyorduk Ankara Üniversitesi Tıp Fakürtesinin önünde. 30 dakika geçti ama henüz dolmuş gelmedi. Hristiyan olmayan 3 kişi kışın gece içinde dolmuş bekliyordu. 1 saat beklememize rağmen binmek istediğimiz dolmuş gelmedi... sonuçta ''Sanırım İsa bizi sevmemiş...'' diye dalga geçerek noel şarkılarından vazgeçtik :)) Ya düşünün... soğuk hava içinde 1 saat boyunca dolmuş bekledik ama gelmedi. Demek ki dün akşam gitme kısmetimiz olmadı.
 それから家を出て教会に行くためにドルムシュを待っていました、アンカラ大学医学部の前で。30分が過ぎたけれど、ドルムシュは来ず。キリスト教徒でもない3人が、冬の夜のなかでドルムシュを待っていたのです。1時間待ったにも関わらず、乗りたかったドルムシュは来ませんでした。最後には「どうやらイエスはわたしたちのことを好きじゃないみたいね」と冗談を飛ばしながらクリスマス聖歌を諦めました。まぁ、考えてもみてください。寒空のなかで1時間もドルムシュを待ったのです。でも来なかった。ってことは、きのうの夜は教会に行く運命じゃなかったのです。

 Eve döndüktan sonra sıcak çay içerek tekrar muhabbet etmeye başladık, bu kez hayatla ilgili birşeyler... Şimdiki durumumu düşünerek birazcık olumsuz birşey söylediğimde arkadaşım bana bir kitap getirdi. Bunu görünce nefesim kesildi. Abartmıyorum gerçekten nefesim kesildi. Richard Bach'ın ''Mavi Tüy'' adlı kitabıydı. Benim en sevdiğim kitaplarından biriydi. Son 10 yıllarda her zaman yanımda olan kitaptı. Mayıs'ta Türkiye'ye geldiğimde de elimdeydi. Olumsuz düşüncelere kapıldığımda belirsiz bir sayfayı açıp okuduğum kitaptı. Böyle tesadüf olur mu ya!!!
 家に帰ったあと、あったかいチャイを飲みながら、再びおしゃべりに花が咲きました。今回は人生について……。いまの自分の状況を考えて少しネガティブなことを言った時、友だちがわたしに1冊の本を持ってきました。これを見て息が止まりました。大袈裟じゃなく、ホントに息が止まったのです。リチャード・バックの『イリュージョン/Illusions: The Adventures of a Reluctant Messiah』という本でした。わたしが一番好きな本のなかのひとつ。ここ10年間、ずっとわたしのそばにあった本。5月にトルコにやってきたときにも、手元にあった本。ネガティブな考えに取り憑かれた時、適当な1ページを開いては読んだ本。こんな偶然って!!!

 Dün hissettiklerimi hayatta unutmam. Onun sayasinde inandığım şeyler doğru olduğuna tekrar inanabildim. En azından bu konuda yalnız değildim. Teşekkür ederim Ebru. Tabii ki sayende onunla tanışabildim, teşekkür ederim Ericik.
 きのう、わたしが感じたこと、決して忘れません。彼女のおかげで、わたしの信じてきたことが正しいのだと改めて信じることができました。少なくとも、この考えでわたしはひとりじゃなかった。ありがとう、エブル。もちろん、あなたのおかげで彼女と知り合えたんだもんね、ありがとう、えりちゃん。

2009-12-10

Nefes - Vatan Sağolsun... / 映画『ネフェス』

2009.12.10

 Geçen hafta ''Nefes / Vatan Sağolsun'' adlı bir filmi izlemiştim. Doğrusu filmde söylendiklerini tam olarak, yani yüzde yüz anlayamadım, yine de çok ağır, ağır bir filmdi.
 先週、『Nefes / Vatan Sağolsun - 息 / 祖国の繁栄のために』という映画を見ました。正直、映画で語られたことを完全には、つまり100%理解できなかったけれど、とても重い、、、重い映画でした。※vatan sağolsun をどう訳せば良いのか、、、英語訳は“Live long motherland”でした。

 Türkiye'ile ilgileneli 6-7 sene, Türkçe öğreneli 4-5 sene oldu. Şimdiye kadar bu ülkedeki çarpışmaları - terörizmle savaş da denebilir - bir hayli duymuştum, her duyduğumda üzlüyordum, yüreğim yırtılmış gibiydi ama çok uzaktaki olay gibi, az çok benimki değil başkalarınki gibi sayıyordum. Bu film, benimle çarpışmaların arasında olan mesafe kısalttı. Benimle Türklerin ya da Türk askerlerinin arasında olan his farklılığı düzeltti.
 トルコに関心をもって6〜7年、トルコ語を習い始めて4〜5年になります。これまで、この国で起こった紛争ーテロとの闘い、とも言えるーをかなり耳にしました。聞くたびに悲しかったし、心は張り裂けるようでしたが、とても遠くで起こっている事件、多かれ少なかれ、わたしの問題ではなく別の人たちの問題だと思っていました。この映画は、わたしと紛争の間にあった距離を縮めました。わたしとトルコ人たち、あるいはトルコ兵士たちの間にあった感覚のずれを改め直しました。

 Şimdi içimde kalan sözlerin biri şu... ''Söyleyemedim ki vatanım sensin diye...''. Bir komtanın şiir gibi sözlerinde duymuştum. Filmde söylenen söz olmasına rağmen gerçek olduğunu zannettim. Ne kadar ''Vatan sağolsun'' derlerse de hiç tanımadıklarını düşünürler mi? Yüzü bile bilmedikleri için can verme cesaretine sahip olabilirler mi? Yüzsüz vatan için ölüm ihtimaliyle karşılaşabilirler mi? Bence hayır. Tabii ki vatan için emekler harcıyorlar şüphesiz. Oysa ''Vatan'' derken onlara en yakınları akllarına gelmiş olmalı. Annesini, babasını, çocuklarını, eşini, sevgilisini, arkadaşlarını düşünerek görev yerinde ayakta kalmış olmalılar. Değil mi? Yoksa nasıl dayanabilirler o halinde...
 いま、心に残っている言葉のひとつは、これです。「言えなかったけれど、ボクの祖国はキミだと……」。指揮官の詩のような言葉のなかで聞きました。映画で使われた言葉であるにもかかわらず、真実であると思いました。どれだけ「わが祖国の繁栄のために」と言っていても、まったく見知らぬ人たちのことを考えるでしょうか? 顔さえしらない者たちのために命を差し出す勇気が持てるでしょうか? 顔のない祖国のために死の可能性と向き合えるでしょうか? わたしは、そうは思いません。もちろん、兵士たちは祖国のために力を尽くしています、間違いなく。けれど「祖国」と言うとき、彼らにとってもっとも近い者たちが思い浮かんだはずです。お母さん、お父さん、子どもたち、伴侶、恋人、友だちを考えて任地に立っていたはずです。違うでしょうか? そうでなければ、どうやって耐えられるでしょう、あの状況に。

 Bir tane daha yüreğime saplan görüntü var. Filmin sonunda teröristler karakol saldıryor ve büyük bir çarpışma oluyor. Filmdi. Ama gerçek gibi bana geldi. Görmek istemememe rağmen görmem gerektiğini duydum ve elimi sıkıca tutarak izledim. Dayanamadım ama gözlerimi kapatmadım. Onu izlemek görevim olduğunu saydım. Ne kadar acı çektiysem de yüzümü yana çevirmek gerçekten kaçmaktı. Böyle düşünerek dayanmaya çalıştım. Filmde bu çarpışmadan hem bazı asker hayata kalıyor hem de terörist. Çarpışma bittikten sonra, bu olayla hiç bir alakası olmadığı gibi seren masmavi gökün altında bir asker, yaralı bir terörist bulup ona silah doğrultıyor, öfkeli görüşüyle ona bakıyor. Sonuçta bu asker ateş atmadan silahı kaldırıp ondan vazgeçiyor... Onun duygularını kelimeyle anlatmak mümkün değil ama eğer onun yerinde ben olsaydım onun gibi davranmak isterdim.
 もうひとつ、心に突き刺さった映像があります。映画の最後で、テロリストたちが前哨基地を攻撃し、大きな衝突が起こります。映画です。けれど、現実のように感じたのです。見たくないけれど見なければならない気がして、手を強く握りしめながら見ました。耐えられなかったけれど、目は閉じませんでした。それを見ることが、わたしの役割だと思ったのです。どれほど辛くても、目をそらすのは現実から逃げること。そう考えて耐えようとしたのです。映画では、この衝突から数人の兵士たちが生き残ります。そしてテロリストも。衝突が終わったあと、この事件などまったく関係がなかったように広がる真っ青な空の下で、ある兵士が傷ついたテロリストを見つけ、彼に銃を突きつけます。怒りのこもった目で彼を見つめます。最後に、この兵士は発砲することなく銃を下ろし、彼を(殺すことを)放棄するのです。彼の感じたことを言葉では説明できないけれど、もしわたしが彼の立場にいたとしたら、彼と同じように振る舞いたい、そう思います。

 Böyle çarpışmalarda hiç kimse kazanmaz. Doğrusu kazanan olabilir ama bu asker değil, terörist değil, tabii ki Türkiye bile değil. Bunların hepsi kendileri inciniyor hem de çok...
 Film izledikten 1 hafta sonra Tokat'ta terörist ile karşılaşan 7 asker şehit düştü. Bu gerçekti. Bugün de askerler ''Vatan sağolsun'' diyerek görev yapıyor ölüm tehlikesinin yanında.
 こうした紛争において、誰ひとり勝つことはありません。シビアに言えば勝つ者もあり得るけれど、それは兵士ではなく、テロリストでもなく、もちろんトルコでもない。この者たちはみな、自分自身を傷つけているのです。しかも、ひどく……。
 映画を見た1週間後、トカット(トルコ黒海地方の県)でテロリストと遭遇した7人の兵士が戦死しました。これは現実です。きょうも兵士たちは「わが祖国の繁栄のために」と言いながら任務についています。死の危険のすぐそばで。


Bembeyaz kar üstüne
dağılan çiçeği unutmam.
Bembeyaz kar üstüne
dağılan kırmızı yaprak.
Çiçekleşmeye başlamış
tam o zamanda
toprağa dönmüş çiçek.
Adı bile bilmiyorum.
Nereden geldi bilmiyorum.
Ne olacak bilmiyorum.
Hiç birşeyi bilmiyorum çiçeğin.
Ama unutmam
o kırmızı yaprağı.
O kırmızılık, yaşamının işareti ki
unutmam o çiçeği.

2009-12-07

Aralık... / 12月

2009.12.07

 はたと気づけば、もう12月7日。師走です。
 11月末のクルバン・バイラムでは、友だちのいるアドゥヤマンまで行ってきました。もう初冬ということで、アドゥヤマンから行ける世界遺産“ネムルト・ダー”には行けないだろうな……と思っていたのですが、神の恵みか、バイラム中は晴天続きで、アドゥヤマンも日中は暖かく、ネムルト・ダーにも登れました。ラッキー♪
 Hiç farkında değildim, aman bugün 7 Aralık. 2009 yılın son ayı olmuş... (Japoncada Aralık, ''hocaların koştıkları ay - shiwasu / şivas'' denir... buradaki hoca rahip anlamında. Eskiden yeni yıl hazırlaması olarak rahipler budistlerin evlerine gidip vecizeler okuyormuş, bu yüzden Aralık'ta rahpler için yoğunmuş, gerçekten koşuyormuşcasına çalışıyormuş...)
 Kasım'ın sonu, Kurban Bayramında Adıyaman'da oturan arkadaşımı ziyarete gitmiştim. Artık kış başladığından Adıyaman'a yakın Dünya Mirası ''Nemrut Dağı''na gidemeyeceğimi zannediyordum ama Tanrı'dan rahmet!! Bayram kapısamında her gün hava güzeldi, Adıyaman'ın hava da ırıktı ve Nemrut Dağı'na bile çıkabildik!!! Çok şükür!!!

 そして、きのう日曜日は全世界で行なわれた日本語能力検定試験アンカラ会場で、監視員をさせてもらってきました。トルコ人の方とペアを組んでの監視。初めての体験。わたしたちの担当は2級。
 午後2時〜5時半までの試験。問題用紙を準備したり、回収したり、息つく暇もなく、たいへんでした。けれど、あんなに難しい問題を解いているんだ、このためにみんながんばって勉強したんだ、と思うと、なんだか胸が熱くなりました。日本語を勉強してくれて、ありがとう。こんなに難しい試験のためにがんばってくれて、ありがとう。みんなの努力が実るように心から祈っています。試験が終わった時、そういう気持ちでいっぱいで、トルコ語で伝えたい!と思ったけれど、言えなかった・・・。ああ、もう=))
 Dün, dünyanın her yerinde düzenlenen Japonca Yeterlilik Sınavı Ankara mekanında gözetmen yapmıştım. Bir Türk ile beraber görevlendik. İlk deneyimdi. 2. seviye gözetmeniydik.
 Öğleden sonra 2'den 5 buçuk'a kadar... Sınav kağıtlarını hazırlayıp dağıttık, toparlayıp götürdük... nefes aldırmadan çalışmış gibiydik... çok yoğundu ama öğrenciler o kadar zor sorlara cevap veriyorlardı ki... bu sınav için emek harcamışlar ki... gittikçe çok duygulandım, etkilendim... Japonca okuduğunuz için teşekkür ederim, bu kadar zor sınava girdiğiniz için teşekkür ederim, herkesin harcadığı emeklerin boşa gitmemesini diliyorum, başarılı olmanızı diliyorum... sınav bittiğinde böyle düşünüp Türkçe olarak söylemek istemiştim ama söyleyemedim... Utangaçlığıma lanet olsun...