Şimdi Sabahattin Ali'nin ''Kürk Mantolu Madonna'' eserini okuyor ve oldukça zorlanıyorum… Başlıkta yazdığım gibi bu eserde arapça kökenli türkçe çoooook. Biraz okuyunca bilmediğim bir sözcük karşıma çıkıyor. O sırada sözlüğe bakarsam kitap okuma keyfi kaçar ki o sözcüğe altını çizip anlamını tahmin ederek okumaya devam ediyorum. (Bir yere kadar okuyunca sözlüğe bakıp anlamını kitaba yazıyorum.)
いま、サバハッティン・アリの『毛皮コートのマドンナ』という作品を読んで、かなり四苦八苦しています。タイトルに書いた通り、この作品にはアラビア語源のトルコ語がたくさんあります。少し読むと、知らない言葉が目の前に立ちはだかります。その際、辞書を調べると読書の楽しみが薄れるので、その言葉にアンダーラインを引きつつ読み続けています(ある程度まで読むと、辞書を見て意味を本に書き込んでいます)。
O eserde hemen anlayamadığım ilk sözcük ise ''tesadüf etmek''ti. Hatta eserin başından üçüncü sözcük. Şöyle başlıyor; ''Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır.'' Üstelikle bu cümledeki ''tesir'' sözcüğünü da bilmiyordum. ''Tesadüf''ü anlamını biliyordum, ''tesadüfen'' kelimesi de. Ama bu fiil halini hiç duymamıştım. Neyse ''tesadüf etmek'' için ''karşılaşmak'', ''tesir'' için de ''etki'' gibi anlama geliyordur diye diye okumaya devam ettim (Allah'tan bu tahmin doğru çıktı :D)
この作品で、すぐに理解できなかった最初の言葉は「tesadüf etmek/遭遇する」でした。しかも、これは作品の冒頭から3つめの言葉。こんなふうに始まります。「これまでに遭遇した人たちのうちのひとりが、わたしにおそらく最も大きな衝撃/影響を与えただろう。」そのうえ、この文章にある「tesir/影響、衝撃」という言葉も知りませんでした。「Tesadüf / 偶然」は知っていましたし、「tesadüfen / 偶然に、思いがけなく」も知っていたけれど、この動詞の形はまったく聞いたことがありませんでした。とにかく、「tesadüf etmek」は「会う」、「tesir」は「影響」という意味だろうと当たりをつけながら、読み続けました(幸運にも、推測は正しかった!!!)。
Yine de okudukça bilmediğim sözcükleri biriktiriyormuş gibi oluyorum. Mesela, hususiyet, mahkum, dimağ, tezahür, tecessüs, meçhul… bunlar hepsi ilk sayfada karşıma çıkan sözcükler. Böyle olunca birazcık moralim bozuldu ve şöyle soru aklıma geldi; Bu sözcükler nasıl birşey? Arapça kelimeler deniyor da Japonca olarak düşünürsek nasıl birşey olabilir acaba?''
とはいえ、読めば読むほど知らない言葉を集めてるかのよう。たとえば、「hususiyet / 特徴」「mahkum / せざるを得ない」「dimağ / 知能」「tezahür / 出現」「meçhul / 知られざる」……これらすべて、最初のページに現れた言葉です。こんなふうだと少しは気持ちもふさぐし、こんな疑問が頭をもたげました。「この言葉はどういうものなの? アラビア語源って言われるけれど、日本語として考えたらどういうものになるのかしら?」
Ondan sonra internetten araştırıp 1940 yıllarındaki Japonca gazeteler buldum. Okuyabiliyorum ama bayağı eski kanjiler (Çin karakterleri) kullanılmış. O eski kanjiler, şimdi hemen hemen kullanılmıyor. Sabahattin Ali'nin eserleri okumak, örneğin Osamu Dazai, Yukio Mishima veya Fumiko Hayashi'nin vb. eserlerini orijinal halde okumak gibi birşey mi acaba?
そして、インターネットで調べ、1940年代の日本語の新聞を見つけました。読めますが、かなり古い漢字が使われています。この古い漢字は、現在ほとんど使われていません。サバハッティン・アリの作品を読むことは、たとえば太宰治の、三島由紀夫の、あるいは林芙美子といった作家の作品を原文で読むようなことなのでしょうか。
Neyse şimdiye kadar kitabın 3'te birini okuyabildim. (3 haftada 50 sayfa… Düşünün, sanırım sizin 2-3 günde okuyabileceğiniz eserinin 3'te birini 3 haftada okuyorum…) Her sayfada sanki karalama gibi yazılar bulunmakta ama yavaş da olsa Arapça kökenli sözcüklerle alışmakta da faydam olabilir diye kendime moral vere vere okuyoum.
とにかく、これまでに本の3分の1を読みました(3週間で50ページ……。考えてみてください、おそらく皆さんが2~3日で読めてしまう作品の3分の1に3週間かけているのです……)。すべてのページに、まるで落書きのように書き込みがありすが、ゆっくりであってもアラビア語源の言葉に慣れることにも意味はある、と自分自身を励ましながら読んでいます。
En azından mektep, ehemmiyet, sual sözcüğü beynime kazıyabilmişim (inşallah). Bu kitabı bitirdiğimde biraz daha kazıyabilsem yeter. Şimdi müstakbel kendime muvaffakiyetler diliyorum!!
少なくとも「mektep / 学校」「ehemmiyet / 価値・大切さ」「sual / 質問・問い」といった言葉は脳みそに刻み付けることができました(……だと良いんだけど)。この本を読み終えたときに、もう少し刻み付けることができれば充分。いまは、未来の自分にグッドラック ♪
Not; Japonca çok zor diyenlere… Bakın, ben de Arapça kökenli sözcüklerde zorlanıyorum. ''Onlar eski kelimeler'' demeyin, mesela ''birşeye lüzüm yok'' diyorsunuz, ''müstakbel damat'' diyorsunuz, ''izah edebilir misiniz'' diyorsunuzdur…
Dil öğrenmek kolay değildir sizin için de benim için de…
追記:日本語はとても難しいと思っている人たちへ……。ほら、わたしだってアラビア語源の言葉で苦労しているんです。「そんなの古い言葉だよ」なんて言わないでください。たとえば「必要ない」って言うでしょう? 「未来の花婿」って言うでしょう? 「説明してもらえますか」って使うでしょう?
言語を学ぶのは簡単ではないのです。皆さんにとっても、わたしにとっても……。
Aslında 1 ay önce şunu yazacaktım ama... (o yüzden paylaşacağım makalede 1 ay öncekidir)
本当は1ヶ月前にこれを書くつもりだったのですが……(だから、ここでシェアする新聞記事も1ヶ月前のものです)。
Öncelikle şu makaleyi paylaşıyorum; Radikal Gazetesi: Aslı engel bu yollar...
まずは、この記事をシェアします。ラディカル新聞【実際の障害は、こういった道】
Japonya'da bu ''Kabartmalı hissedilebilen yollar'' güzelce düzenlendiği düşünülür ama benzer durum Japonya'da da mevcut. Bu yolun üstüne park edilen bisikletler, şantiyenin bariyerleri, metrolarda bu sarı şeritli yolun üstünde duranlar...
日本では、この視覚障害者用誘導ブロックがきちんと整備されていると考えられていますが、似たような状況は日本でも見られます。このブロックの上に止められた自転車、工事現場の防壁、地下鉄で黄色の誘導ブロックの上に立つ人たち……。
Bu sene Japonya'dayken de buna benzer bişey görmüştüm. Sadece 5 dakikalık iş halletmek için babamla hastaneye gitmiştik. 5 dakika için park ücretini ödemek istemedim ve hastanenin önünde ''napayım'' derken engelliler için park yeri buldum. Ama çekindim, zaten 5 dakikada babam işini halledip gelir diye geniş bir alana park ettim (fakat park yeri değildi), araba içinde bekledim... derken bir araba geldi, engelliler için park yerine girdi, içinden hiç engelli gözükmeyen bir adam çıktı gitti.
今年、わたしが日本にいたときにも似たようなことを見かけました。わずか5分の手続きを済ませるために父と病院に行ったのです。5分のために駐車料を払うのが嫌で、病院の前で「どうしよう……」と思っていたとき、障害者等専用駐車場を見つけましたが、ためらいました。そもそも5分で父は手続きを済ませて来るのだし、と広い場所を見つけて駐車し(でも、駐車場ではないところに)車のなかで待っていました。というとき、1台の車がやってきて障害者等専用駐車場に車を止めました。中から、まったく障害者には見えない人が出てきて行ってしまいました。
Ondan sonra hastanenin önünde duran güvenlikten biri bana geldi, ''Burada park edemezsiniz, park yerine park edin'' dedi. Ben ise 5 dakika içinde gideceğimi anlattım, adam o zaman daha geniş yerinde park etmemi istedi. Ama o güzenlik, engelliler için park yerine park eden adama hiçbir şey demedi.
その後、病院の前に立っている警備の方がわたしの方に来て「ここには駐車できませんよ。駐車場に止めてください」と言いました。わたしが5分以内に出ますからと説明すると、警備の人はならもっと広い場所に止めてくださいと言いました。しかしながら、その警備の人は、障害者等専用駐車場に車を止めた人には何も言いませんでした。
Engelliler için park yerine park edeni görüp, ona birşey demeyen güvenliği görünce kendimi de utandım. Sadece 5 dakikalık dedim, yani az para ödeyecektim sonuçta. Keşke park yerine park etseydim. Üstelik o engelliler için park yerine park etsem mi diye aklımdan geçmedi değil...
障害者等専用駐車場に車を止める人を見て、その人に何も言わない警備の人を見て、自分自身を恥じました。5分だけと言いましたが、つまりは払う料金も少なかったわけです。駐車場に車を止めれば良かった。それに、あの障害者等専用駐車場に止めようかな、と思わなかったわけではないのです……。
Sorun şu; Bizim duyarsızlığımız, bilinçsizliğimiz.
問題は、わたしたちの鈍感さ、無意識・無感覚さです。
Böyle durumu görmemezlikten geldiğimiz için utanmalıyız (tabi ben de buna dahilim...)
こうした状況に対して見なかったことにしてしまう自分自身を、わたしたちは恥じるべきです(もちろん、わたしもそこに含まれています)。