2010-10-12

elektrik kesildi, öğretmenim... / 停電だったんです、先生。

   Geçen gün, bir Türk arkadaşımla konuşurken ödev yapması unutulduğunda en çok ne bahane üretildiğinden bahsettik. Bir düşündüm ama hiç aklıma gelmedi (zaten her zaman ödev yapan iyi öğrenciydim :-D en azından ilkokuldayken...) Sanırım Japonya'da bahane mahane söylenmezdi genelde. Sadece utanarak unuttuğu söylenirdi. Türkiye'de ise ''Elektrik kesildi, öğretmenim.'' en çok kullanılan bahane olurdu dedi arkadaşım.

 先日、あるトルコ人の友達と話していて、宿題をやるのを忘れた時に一番よく使われる言い訳に話が及びました。ちょっと考えてみたけれど、まったく思い浮かばず(もともといつも宿題をする良い生徒でしたから :-D 少なくとも、小学校のときは……)。思うに、日本では言い訳なんてふつう使われない。ただ恥ずかしげに忘れたことが告げられる。トルコはというと「停電だったんです、先生」が一番よく使われる言い訳だった、と友達は説明しました。

   Şimdi de o bahane geçerli olup olmadığını bilmiyorum, eskisine göre o kadar sık sık elektrik kesilmiyordur artık. Ama Japonya'yla kıyasla elektrik kesilme ihtimali daha çok yüksek. Çünkü Japonya'da artık elektrik kesilmiyor. Olsa da yılda bir kez olabiliyor. (wikipedia'ya göre 2001-2002 yılında Japonya'da sadece 9 dakika elektrik kesilmiş, ABD'de 73 dakika, İngilitere'de 63 dakika, Fransa'da 53 dakika bulunduğu halde.)
 現在もこの言い訳が有効なのか知りません。昔に比べればそれほど頻繁に停電は起こっていないでしょう。けれど、日本に比べれば停電の可能性はもっと大きい。というのも、日本ではもう停電が起こらないから。あっても年に1回あるかないか。(ウィキペディアによると2001-2002年に日本ではわずか9分の停電があったとか。アメリカで73分、イギリスで63分、フランスで53分起こっているにも関わらず)

   2009 yılı Ankara'da kaldığımda (yani 9 aylık sürede) en azından 10 kereden daha fazla elektrik kesildi. Kimi zaman 5 dakikada düzeltiliyordu, kimi zaman ise  2 saatten fazla karanlıkta kalıyorduk. Bir kez akşam yemeğine mantı yaparken elektrik kesildi, karanlıkta mum yakarak mantı yapmaya devam ettik. Sayesinde unutulmaz bir gece oldu, o mantının da ayrı tadı oldu.
 2009年にアンカラに滞在した際(9ヶ月の間で)、少なくとも10回以上停電がありました。あるときは5分で復旧したし、あるときは2時間以上も暗闇のなかで過ごしました。一度、夕食にマントゥを作っているとき停電し、暗闇でろうそくを灯しながらマントゥを作り続けました。おかげで忘れることのできない夜になり、あのマントゥの味も格別なものになりました。

   Bazen elektrik kesilmesi de iyi olur.
   Arkadaşım anlattı, elektrik kesildiği zaman babası ona çarpım tablosunu sorarmış, sonra onun anıları anlatırmış... yani elektrik kesilme zamanı sohbet zamanı olurmuş.
 Bir de mum yaktığında başka bir hava oluşuyor. sanki yazın sahilde kamp ateşi yakılmış gibi... herşey durur, televizyondan ses gelmez, radiyodan ses gelmez, böyle sessizlik içinde kalınca insan kendisinden birşey anlatmaya başlıyor.
 ときには停電も良いものです。
 友達が話してくれました。停電した時にはお父さんが彼に掛け算の練習をさせ、そのあとお父さんの思い出話をしてくれたって。つまり、停電の時間はおしゃべりの時間になったのです。
 それに、ろうそくを灯すとまた違った雰囲気が生まれます。まるで夏の浜辺でキャンプファイアをしているような……、すべてが止まる。テレビの音もせず、ラジオの音もせず、そうした静寂のなかにいると人は自分について何かを語りだします。

   Ben de hatırladım, çocukken elektrik kesildiğinde ailece sohbet ettiğimizi. benim hatırlamadığım olayları anlatıyordu, mesela ‘’sen balığın gözlerini yemeyi seviyordun.’’ ‘’sen yemek masasında mayonez dağıttın.’’ ‘’bebekken gece uyumadığından seni arabaya bindirdik, arabada iyi uyuyordun.’’ falan filan...
 わたしも思い出しました。子どもの頃、停電のときに家族でおしゃべりしたことを。わたしの覚えていないことを話してくれました。たとえば「お前は、魚の目を食べるのが好きだったんだ」とか「お前は、食卓にマヨネーズをぶちまけた」とか「赤ちゃんのとき、夜寝ないときにはお前を車に乗せた。車ではよく寝たんだ」とか……。

   Bir de şunu hatırlıyorum. Japonya’da gök gürültüsü olduğunda göbeğini saklaması gerektiğini söylenir. Sanırım gök gürültülü fırtına olduktan sonra sıcaklık aniden düşer ki çocuklar çurçıprak olunca üşüyebilir, karın ağrısı olabilir diye göbeğini saklaması gerektiği, yani üstüne birşey giymesi gerektiği söylenmiş. Neyse annemler öylece bizi korkutuyordu her zaman.
   O gün de elektrik kesildi, uzaktan gök gürültüsünün sesi yaklaşıyordu. Babam bana ‘’Göbeğimi gösterirsem gök gürültüsü benim göbeğimi alır’’ deyip tşörtünü açarak göbeğini gösterdi. Ben ise inanmamış gibi davrandım ama korkuyordum, babamın göbeğini alırsa ne yapacağım diye. Bir gök gürültüsünün sesi çıktığında onun tşörtünü çekip göbeğini sakladım. Babam kahkaha attı. Ben ise inanmamış gibi davrandığım halde öylesine davrandığım için utandım ama göbeği alınmadığından çok rahatladım.
 もうひとつ、これを覚えています。日本では雷が鳴るとおへそを隠せと言われます。おそらく雷雨の後は急に気温が下がるので、子どもたちが裸でいると風邪を引いたり、お腹が痛くなったりするからおへそを隠せ、つまり上に何かを着る必要があると言われたのでしょう。とにかく、親はそういっていつも私たちを怖がらせたのです。
 その日も停電で、遠くから雷の音が近づいてきていました。父がわたしに「おへそを見せたら、雷が父さんのへそを取ってしまうぞ」と言ってシャツをまくり上げ、おへそを出したのです。わたしは、信じていないようなそぶりをしながらも恐れていました、父のおへそが取られたらどうしようと。雷の音がしたとき、わたしは父のシャツを引っ張っておへそを隠しました。父は笑いました。わたしは信じないようなそぶりをしたにも関わらずそんなふうに振る舞ったことでバツの悪い思いをしつつも、おへそが取られなかったことで胸を撫で下ろしたのでした。

   Artık çocuk değilim ama elektrik kesilirse ailemle ne konuşuruz acaba..? Televizyon yok, internet yok, karanlıkta mum yakarak biz ne konuşuruz...
 もう子どもではないけれど、停電になったら家族とどんな話をするのでしょう。テレビもなく、インターネットもない。暗闇でろうそくを灯しながら、わたしたちは何を話すのでしょう。

2010-08-30

Zafer Bayramı / 戦勝記念日

    30 Ağustos, Türkiye'nin ulusal bayramı. Her yıl büyük bir coşkuyla kutlanır.
Bu arada millet 30 Ağustos'un nesini kutluyor?
    8月30日は、トルコの国民の祝日。毎年熱狂的に祝われます。ところで、国民は8月30日の何を祝っているのでしょう。

    Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı, 1921-1922 yılları arasında gerçekleşmiş ve 23 Temmuz 1923'de imzalanan Lozan Anlaşması ile resmen sona ermiş. Bu savaşın sonlarında bulunan İzmir'in kurtuluşu ise 9 Eylül 1922'de.
    トルコの救国戦争は、1921〜1922年の間に起こった、そして1923年7月23日に署名されたローザンヌ条約によって公的に終焉しました。この戦いの最後に見られるイズミル解放も1922年の9月9日です。

    Yine de 30 Ağustos, sembolik olarak ülke toprakarını geri alındığı günü temsil ediyor ve Dumlupınar (Kütahya iline bağlı) 'da zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz anmak için kutlanıyor. Dumlupınar ilçesinin yandaki Altıntaş ilçesinde ise Zafertepe adılı bir yer de mevcut.
    それでも、8月30日は象徴的に国土を再び取り戻した日だとされ、ドゥムルプナル(キュタヒヤ県)において勝利をおさめた大攻撃を思い起こすために祝われています。ドゥムルプナル郡のとなりのアルトゥンタシュ郡にはザフェルテペ(勝利の丘)もあります。

    Bir de ünlü yazar Falih Rıfkı Atay (1894 - 20 Mart 1971), 30 Ağustos'u şöyle değerlendiriyor:
“Eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, özgür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi de Doğunun pençesinden kurtarmışsak, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi'ne borçluyuz.”
    また、有名な作家ファリフ・ルフク・アタイ(生年1894ー1971年3月20没)は、8月30日を次のように考察しています。
「もし、わたしたちが独立国家を建設したのなら、自由な国民であるのなら、誇りある人間として生きているのなら、祖国を西洋の、我らが良心と思考を東洋のかぎ爪から救い出したのだとしたら、この大地に母のような温もりを感じているとしたら、そして安息を感じているとしたら、これらすべては、8月30日の勝利から贈られたものなのだ。」

    Bugünü kutlamakla birlikte bir daha asla Türkiye'nin bölünmemesini dilerim. Bu toprağa akan kanları hatırlayıp barış ve beraberlik içinde yaşamalıyız.
    今日を祝うと同時に、二度とトルコが分断されないことを願います。この大地に流された血を思い出し、平和のうちに手を取り合って生きなければ。

2010-07-29

Likya Uygarlığı / リュキア文明

    Geçen Cumartesi günü, tesadüfen ''Sekai Fushigi Hakken / Dünyanın harikaları Keşfi'' adlı bir TV program izlemiş oldum. Genelde televizyon izlemiyorum ama o gün reklamda ''Bugünkü tema Türkiye'' denince televizyonun başından kalkamadım, Türkiye'yi kaçırmamalıydım ki :))
先週の土曜日、偶然『世界不思議発見』というテレビ番組を見ることになりました。ふつうテレビは見ないのですが、その日は宣伝で「きょうのテーマはトルコ」と言っていてテレビの前から離れられなくなり……。トルコは見逃せませんからっ!!!

    Programda önce İstanbul tanıtıldıktan sonra Akdeniz bölgesinde gelişmiş eski uygarlık Likya'yı tanıtılmaya başladı... Kaş, Myra ve Patara'yı gezip bize gösterilen kalıntıların hepsi çooook güzeldi, bilhassa Myra'daki kaya mezarları... (Türkiye'deyken en çok gitmek istediğim yerlerinden biriydi, burası...) Ve  en çok beni etkileyen konu, Likyalıların tarihte biinen ilk demokratik birliği kurmasıydı ve uzun süre savaşsız kalmasıydı... programda Patara'da bulunan ''Likya demokratik parlamento binası'' da gösterildi ve gelecek sene orada uluslararası bir toplantının düzenleneceği söylendi. Sanırım biz de Likyalılardan öğrenmemiz gerekiyor galiba demokrasiyi...
番組では、まずイスタンブルが紹介された後、地中海地方で繁栄した古代文明リュキアの紹介が始まりました。カシュ、ミラ、パタラをまわって紹介された遺跡はどれもすごく素敵っ!!! 特にミラの岩窟墓地!!(トルコにいた時、ここは最も行きたいと思っていた場所の一つでした) そして、わたしの一番印象に残った話は、リュキア人たちが歴史上で知られる初の民主主義連邦を築いたことと、長いあいだ戦争をしなかったということでした。番組ではパタラに残る〈リュキア民主主義/自治議会ビル〉も紹介され、来年にはそこで国際的な会議が開かれると言われていました。思うに、わたしたちもリュキア人たちから学ばなければいけないのかも、民主主義を。

    Bu arada programda 3 soru soruldu.
ところで、番組では3つの問題が出されました。

1. Camilerde bulunan devekuşu yumurtasından yapılan lamba, camilerde bir hayvanın gelmesini engellemek için kullanılmış. Neyi engellemek için?
1. モスクで見られるだちょうの卵から作られたランプは、モスクにおいて、ある生き物の侵入を防ぐために使われました。
さて、何を防ぐため?



2. Eskiden Likya'ya gelen yabancılar, şehri geçerken kendisini Likyalı gibi göstermek için birşey takmış. Ne takmışlar?
2. かつてリュキアにやってきた外国人たちは街を通る時、自身をリュキア人に見せるためにある物を身につけたとか。何を身につけたのでしょう?

3. Patara'da aşağıdaki kimi doğmuş?
A. külkedisi   B. Noel Baba   C. Denizci Sinbad
3. パタラで生まれたのは、次のうち誰?
A. シンデレラ B. サンタクロース C. シンドバッド

Doğru cevap;
1. Örümcek.. örümcek devakuşu yumurtasının kokusunu sevmiyormuş, bu yüzden bunu asılan yerde örümcek ağı olmuyormuş.
2. Peruk.. tabi kel olduğunu saklamak için değil, Likyalı erkekler genelde uzun saçlıymış... bu yüzden yabancı olduğunu saklamak için peruk kullanılmış.
3. B- Noel baba.. Tabi ki biliyordum bunu :))
正解は……
1. クモ  クモはだちょうの卵の匂いが嫌いらしく、そのためこれが吊られた場所ではクモの巣が張らないのだとか。
2. カツラ  もちろんハゲを隠すためではなく、リュキアの男たちは一般にロングヘアーだったのだとか。だから外国人であることを隠すためにカツラが使われたのだそう。
3. Bのサンタクロース  もちろん、わたしは知ってましたよっ。

2010-07-07

Işığı yanan evler / 明かりの灯った家

Bugün nette bulduğum bir makaleyi çevirmeye çalışacağım.
きょうは、ネットで見つけたあるエッセイを翻訳したいと思います。

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Tıp fakültesini yeni bitirmiş,
pratisyen hekim olarak ilk görev yaptıgım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin saglık ocağına gitmiştim.
Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer.
İlk gece bir eve misafir olmuştum.
Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.
Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti.
Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.
Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu.
Ev sahibine bir şey de diyemiyordum.
Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu.
わたしは医学部を卒業したばかりで、一般研修医として最初の任地・コンヤ県にある町の診療所に行ったのだった。
若く、独身だった。わたしが行ったのは、小さな町だった。
最初の晩、ある家に泊まった。
汽車の駅のすぐそばにある家だった。
夕食のあとチャイが振る舞われ、歓談が行われていた。
わたしは旅の疲れと、やってきた新しい土地への違和感に包まれていた。
時間は過ぎ、わたしは強い眠気に引き込まれようとしていた。
家の主人には、何も言えないでいた。
さらにひとときが経ったが、何の変化もなかった。

Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak:
"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.
Hacıanne:
"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi.
Merak ettim, tekrar sordum:
"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"
Hacıanne: "Hayır evlâdim, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok.
Ancak burası uzak bir yer.
Trenden buraların yabancısı birileri inebilir.
Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır.
Buraların yabancısı biri geldiğinde,
" ışığı yanan bir ev" bulsun diye bekliyoruz."
家の年寄りであるハジ母さんに「母さん、ここらあたりでは何時頃に寝るんですか」と就寝を促すように尋ねた。
ハジ母さんは「息子よ、わたしたちは汽車を待っているんだよ。もうすぐ汽車がやってくる。それを待っているんだ」と答えた。
気になって、さらにわたしは訊いた。
「汽車に誰か近しい人が乗っているのですか?」
ハジ母さん曰く「いいや、待っている汽車に知り合いはいないよ。けれどね、ここは遠いところだろ。ここを知らない人たちが汽車から降りるかもしれない。この時間、このあたりで明かりの点いている家が見つからなければ、その人は通りに取り残されちまう。ここを知らない人がやってきたときに〈明かりの点いている家〉を見つけてほしいと思って待っているのさ。」

Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye'nin,
trenden inen yabancılar için
"ışığı yanan evler" yerinde hâlâ duruyor mudur?
Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda
dinlendirmeye devam ediyorlar mı?
Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan
kadınlar yaşıyorlar mı?
Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler ?
Bu güzel insanlar, atlarına binip gitmişler.
Bizler, atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir
medeniyetin yetimleriyiz.
Çekip gidenlerin doldurulmamış boşluklarında savrulup duran yoksullarız.
コンヤ高原で、あるいはトルコの別の場所で、汽車から降りる見知らぬ人のために〈明かりの点いている家〉は、まだあるのだろうか。
その地に不慣れな人たちは、いまも疲れたその身体を羊毛のふとんで休めているのだろうか。
腹を空かせた犬の前に、一皿の餌を置いてやる女たちはいるのだろうか。
鳥たちに巣を作らせる建物の印はいまどこに?
こうした素晴らしい人々は、遠い過去のものになってしまった。
わたしたちは、いまでは過去となってしまった素晴らしい人々の、文明社会の孤児なのだ。
わたしたちは、いなくなった者たちの埋められることのない空洞で彷徨いつづける、心の貧しき者たちなのだ。

Şâir öyle diyordu:
"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler."
Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip gittiler ?
Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere,
sessiz sedasız gittiler?
Ey güzel yurdumun güzel insanları! Neredesiniz?
(Prof. Dr. Saffet Solak'ın hâtırası)
詩人はこう詠っていた。
「素晴らしき人々は、素晴らしき馬に乗って(素晴らしき過去の時間とともに)立ち去った。」
いま、こうした素晴らしい人々は、どうして、どのように過去のものとなってしまったのか。
決して帰ってくることのないよう何が彼らを脅し、彼らは音も声もたてずに去ってしまったのか。
あぁ素晴らしき祖国の素晴らしき人々よ。あなた方はいまどこに。
(サフェット・ソラク医学博士の思い出)

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bu makale ne zaman yazıldığını bilmiyorum. Yazarın dediği gibi şimdi Türkiye'de bile öyle insanlar azalıyordur ama hala kaldıklarına da eminim.
Niye bunu çevirdim, kanımca Türkiye'de öyle güzel insanlar hala kalıyordur... Azalmış olabilir ama öyle adetlerin tamamen kaybolmadığını düşünüyorum ve bunu Japonlara tanıtmak istedim...
Güzel Türkiye'nin güzel insanları... şimdi bile bir yerlerde yaşıyorlardır...
このエッセイがいつ書かれたのか、わたしは知りません。著者が言うように、現在、トルコででもこうした人々は減っているでしょう。でも、まだ残っているはずです。
どうして、これを翻訳したのか。わたしは、トルコでこうした素晴らしき人々が残っていると思うから。少なくなったかもしれないけれど、こうした慣習が完全に失われたわけではないと思うし、それを日本の人々にも知ってほしかったのです。
素晴らしきトルコの、素晴らしき人々は、いまでも、どこかで暮らしているでしょう。

2010-06-25

Dizi izleyen bir tip değilim ama... / ドラマ好きなタイプじゃないんだけど……。

    Türkiye'deyken Türk arkadaşlarım ya da Türkçe öğrenen arkadaşlarım bana söylüyordu, dizi izlersen Türkçe iyi öğrenebilirsin diye... Maalesef ben dizi izleyen bir tip değildim, dizi izlemekten futbol maçlarını izlemek daha çok zevkliydi benim için (şimdi de dünya kupasını takip ediyorum, sadece Japon maçlarını değil, izleyebileceğim bütün maçlarını, benim içim şenlik bu şenlik!!!).
    トルコ滞在中、トルコ人の友達や、トルコ語を勉強している友達たちはわたしに言ったものでした、ドラマを見ればトルコ語がよく学べるよと。残念ながら、わたしはドラマを見るタイプではありませんでした。ドラマを見るより、サッカーのゲームを見る方が、わたしにとっては楽しみだったのです(いまも、ワールドカップを見ています。日本戦だけでなく、視聴可能なすべてのゲームを。わたしにとってこれは祭りなのです、祭りっ!!!)

    Fakat izlemem gerekiyordu hem dinleme yeteneğimi geliştirmek için, hem kelime zenginliği kazanmak için, hem de Türkçe ifadeleri öğrenmek için... bazı diziler izledikten sonra biri seçmiştim ''Deniz Yıldızı'' adlı bir Ankara dizisini. Bundan başka sanırım daha güzel (ya da popüler olan) diziler vardır anlaşılan, örneğin benim oturduğum ailede en çok Arka Sokaklar, Kurtlar Vadisi, Aşk-ı Memnu filan izleniyordı, bunun haricinde de Ezel, Küçük Kadınlar, Parmakların Ardında, Yaprak Dökümü, Geniş Aile, Hanımın Çiftliği falan filan... sayılmayacak kadar diziler vardı ama beğenmedim. Yanlış anlamayın, Türk dizilerini beğenmiyor değilim, dediğim gibi önceden dizi izleyen bir tip değildim...
    とはいえ、見なければなりませんでした、聴解能力を磨くために、ボキャブラリーを増やすために、そしてトルコ語の表現を学ぶために……。いくつかのドラマを見た後ひとつ選びました、『デニズ・ユルドゥズ/海星(ヒトデ)』というタイトルの、アンカラが舞台のドラマを。思うに、これ以外にもっと良い(あるいは人気のある)ドラマがあったでしょう、間違いなく。例えば、わたしの暮らしていたホストファミリーでは、『アルカ・ソカックラル/裏通り』『クルトラル・ヴァーディシ/狼たちの谷』『アーシュク・メムヌ/禁断の愛』などが一番見られていました。これ以外にも『エゼル/永遠』『キュチュック・過ドゥンラル/小さき女たち』『パルマックラル・アルドゥンダ/鉄格子の中で』『ヤプラック・ドゥキュム/落ち葉』『ゲニシュ・アイレ/大家族』『ハヌムン・チフチリィーイ/婦人の農場』などなど……数えきれないほどのドラマがありました、が気に入らなかったのです。誤解しないでください。トルコのドラマが気に入らない訳ではなく、既に述べたように以前からドラマを見るタイプではなかったのです。

Her neyse Türkçemi geliştirmek için izlemem bir şarttı ve Deniz Yıldızı'yı seçmiştim, yalnız Ankara dizisi olduğundan. Dizi izlemeyi sevmesem bile bunu izlerken ''Ha burası Kurutluş Parkı'' ''Bak, Kuğulu Parkı'nda bile çekim yapmışlar'' diye diye eğlenebiliyordum. Bir de ara sıra gittiğim Konur Sokağı'ndaki Plaklı Figüran Kahvehanesi de çıktı bir kez ekrana... Böylece devamlı izleyince diziyle ilgilenmeye başlamışım. Üstelikle dizideki dialogları da kolaylıkla anlayabiliyordum ki Japonya'ya döndükten sonra da internette izlemeye davam ediyordum. (Nette koyanların ellerine sağlık!!! Yoksa izleme şansım olmadı.)
なんであれ、トルコ語を磨くためには視聴が条件であり、『デニズ・ユルドゥズ』を選びました。ただ、アンカラが舞台のドラマというだけで。ドラマを見るのが好きでないにせよ、これを見ているときは「わぁ、ここは救国公園だ」「ホラ見て、白鳥公園でも撮影したんだね」などと言いながら楽しむことができたから。それに、時々わたしが足を運んだコヌル通りにあるプラクル・フィギュラン・カフヴェハーネシ/蓄音機コーヒー店も一度出てきました、ドラマ中に。こんなふうに見続けていると、ドラマへの興味もわき始めました。おまけに、ドラマでの会話も簡単に理解できたため、日本に戻ってからもインターネットで見続けていました(ネットにアップロードしてくれた人に感謝っ!!! そうでなければ見るチャンスはなかったもの)。

    Şimdi, maalesef bu dizinin sezonu bitmiş, araya girmiş... ne zaman başlayacağını bile bilmiyorum...
    Bu nedenle 2002 yılından 2004 yılına kadar yayınlanmış ''Ekmek Teknesi'' izlemeye başladım ve biraz bunalıma girdim. Hayır, dizi çok güzel çok beğendim ama ne dediklerini anlayamıyorum... Deniz Yıldızı'yı izlerken % 100 değilse de hemen hemen anlıyordum ama şimdi.. % 50 ya da 60 zorla anlıyorum diyebilirim X*** Gerçi erkeklerin konuşmalarını anlamakta zorluk çekiyordum, şimdi yeniden Türkçe öğreniyormuş gibiyim.
    Vikipedi'ye göre ''Ekmek Teknesi''nde Türk dilinin kullanımındaki özen ve unutulmaya yüz tutmuş deyim ve atasözler bol bol kullanılmış ki, sanırım bu dizi iyi dinleyebilirsem daha çok Türkçem gelişmiş olabilir... umarım...
    現在、残念ながらこのドラマはシーズンが終わり、休止期間に入ってしまったようです。いつ始まるのかも分かりません。
    そこで、2002年〜2004年まで放映された『エクメック・テクネシ/パンの小舟(※お金を稼ぐためのツール、という意味もあるらしい)』を見始め……、ちょっと落ち込んでます。違います、ドラマは面白いし、気に入ったのですが、何と言っているのか分からないのです。『デニズ・ユルドゥズ』を見ているときは100%ではないにしても、ほとんど理解していたのに、いまは50%か60%、やっとのことで理解できる程度と言えるでしょう。もともと男性の会話を理解するのに苦労していたのですが、、、いま新たにトルコ語を学んでいるような感じです。
トルコ語版ウィキペディアによると、『エクメック・テクネシ』では、トルコ語の使用において頻度が減り、忘れられ始めた慣用句やことわざがたくさん使われているそうなので、おそらくこのドラマがよく分かるようになれば、わたしのトルコ語も上達するかも……願わくは、ですが。

    ''Bu devirde ekmek iki yerde bulunur, bir aslanın midesinde, bir de ekmek teknesinde...'' ''Selamün Aleyküm kahve milletinin insanları!!'' ''Tüm bardaklar dolsuuuuun!!!'' ... artık ben dizi izleyen bir tip olmuşum... :))
    「この時代、パンはふたつの場所で見つけられる。ひとつはライオンの胃の中で、もうひとつはパンの船で(ライオンの胃の中=手に入れるのが非常に難しい場所、パンの船=上で述べた通りお金を稼ぐためのツールのこと)」「セラーム・アレイキュン(あなたに平安を、という意味のモスリムの挨拶)、カフヴェ仲間の者たちよ!(最近は減ってきたらしいけど、トルコでは男性のみが集う喫茶文化がある)」「すべてのカップを一杯にしてぇぇぇ!」※これらは、ドラマの中でよく使われるセンテンスです ……もはや、わたしもドラマを見るタイプになってしまったようです。f(^ ^;;)

2010-06-22

Onun yerini kim doldurabilir?.. / 彼の喪失を誰が埋められるのか?

    Türk gazeteci, yazarı ve Cumhuriyet gazetesi'nin köşe yazısı ''Pencere''nin yazarı, İlhan Selçuk bu aleminden ayırlmış... Onu sevenler hepinizin başı sağolsun, onun mekanı cennet, ruhu şad olsun...
    トルコの新聞記者、執筆家、そしてジュムフリイェト新聞のコラム『窓』のコラムニスト、イルハン・セルチュクが、この世を去りました。彼を愛した皆さんに哀悼を申し上げるとともに、彼が天国に召されることを、その魂が安らかなることを祈ります。

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

    Cumhuriyet gazetesi okurları böyle karşılayacak

    Cumhuriyet gazetesi bugün, "Başyazarımız, Aydınlanma'nın çınarı İlhan Abi'yi yitirdik" manşetiyle gazete bayilerinde yer alacak.

    İstanbul- Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz Sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk'un vefat etmesinin ardından gazetenin bugünkü ilk sayfası basınla paylaşıldı.
Gazetenin ilk sayfasında yer verilen yazıda, "Başyazarımız, gazetemiz imtiyaz sahibi, demokrasi, laiklik, bağımsızlık ve Atatürkçülüğün ödünsüz savunucusu, Türk basınının eğilmeyen kalemi İlhan Selçuk'u 85 yaşında kaybettik. Uzun süredir tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliği nedeniyle aramızdan ayrılan İlhan Selçuk'un 1962'de açtığı 'Pencere'den yaydığı ışık ülkeyi aydınlatmaya devam edecek.
Yaşam boyunca yazıları ve düşünceleri nedeniyle gözaltına alınan, işkence gören İlhan Selçuk, 21 Mart 2008'de sabaha karşı gerçekleştirilen Ergenekon baskını sonrası rahatsızlanmıştı. Başyazarımızı yarın Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda ve gazetemizde düzenlenecek törenlerin ardından perşembe günü toprağa verileceği Hacıbektaş ilçesine uğurlayacağız." denildi.

22 Haziran 2010 / Cumhuriyet Gazetesi İnternet sitesinden...
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
    ジュムフリイェト新聞の読者が遭遇するもの。

    ジュムフリイェト新聞は今日、「筆頭執筆者であり、啓蒙の大樹であったイルハン兄貴を、我々は失った」という見出しで店頭に並ぶ。

    【イスタンブル】ジュムフリイェト新聞は今日、"筆頭執筆者であり、啓蒙の大樹イルハン・セルチュクの逝去にあたり、新聞の今日の一面をその重鎮に割いた。
新聞の一面を占めた記事にはこう綴られた。「筆頭執筆者であり、我らが新聞の出版組織長、民主主義、世俗主義、独立とアタチュルク主義の揺るぎなき支持者、トルコメディアにおける不屈の書き手イルハン・セルチュクを、御歳85歳で我らは失った。長期間にわたり治療を受けていた病院で、多臓器機能不全(multiple organ dysfunction syndrome)のため、この世を去ったイルハン・セルチュクが1962年に始めた『窓』というコラムから広がった光は、この国を啓蒙し続けるはずだ。
その生涯にわたり、執筆した記事と思考のため逮捕や拷問の憂き目にあったイルハン・セルチュクは、2008年3月21日の早朝に実行されたエルゲネコン疑惑の逮捕の後、体調を崩した。明日、ルトフィ・クルドゥル・コンベンションセンターと、新聞社で行われる葬送式典の後、わたしたちは我らが筆頭執筆者を木曜日に埋葬されるハジベクタシュ郡へと見送る。」

2010年6月22日、ジュムフリイェト新聞インターネットサイトより。

2010-06-20

Babalar gününüz kutlu olsun!!/いつもありがとう、お父さん

Yeni Türkü / Bana bir masal anlat baba
↑ Bunu tıklayınca YouTube'daki videoyu izleyebilirsiniz.

Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun
Şekerle bal

Baba bir masal anlat bana
İçinde deniz ve balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneş ve ay

Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni

Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İstanbul olsun


お話してよ、お父さん

お話してよ、お父さん
ぼくの喜ぶものが全部詰まってる
オオカミと子ヒツジがいてさ
キャンディーとハチミツも

お話してよ、お父さん
海とお魚のいるさ
雨と雪が降ってほしいな
お日さまとお月さまもね

お話しする時は手を握ってね
ぼくが眠ってしまっても
ぼくを置いていかないで、絶対に

お話してよ、お父さん
ぼくの好きなものが全部入ってる
イスタンブルも出てくるお話をさ

Resim: Norman Rockwell'in eseri

2010-06-09

Bayan Türkçesi / 女性のトルコ語

Geçen hafta, 3-6 Haziran Kapsamında, Ertuğrul Firkateyninin battığı Japonya'nın Wakayama ilindeki Kuşimoto kasabasında Japonya - Türkiye dostluğu 120. yıldönümü töreni düzenlendi. Ben de katıldığım için bunun hakkında yazmam gerekiyordu ama zaten hem Türkiye'de hem de Japonya'da haberler çıktı, anlatmama gerek kalmadı.
Ne yapıldığını merak ediyorsanız heberlerden öğrenebilirsiniz.
Anadol Ajansı'nın haberi
Asahi.com haberi 
Mainichi JP'nin haberi, Masaki Ueda'nın konseri hakkında
先週、6月3〜6日の期間、日本・トルコ友好120周年記念式典がエルトゥールル号の座礁した日本の和歌山県串本町で開催されました。わたしも参加したので、これについて書かなければいけなかったのですが、既にトルコでも日本でもニュースで流れたので、説明する必要もなくなりました。
何が行われたのか興味があれば、ニュースをどうぞ。

Bugün burada derdimi itiraf ediyorum.
Geçen gün benim Türkçe hocasıyla konuşurken hocam şöyle dedi. ''Sen bayan Türkçesi konuşursan daha iyi.''
Ee? Bayan Türkçesi ne demek? Tamam anlıyorum, tabii ki erkek ve bayanın konuşma tarzı ya da şeklinin arasında fark var ama bunu nasıl yapabilirim anlayamıyorum.
Eğer sizde fikriniz varsa bana öğretebilir misiniz? X***
きょうは、ここで悩みを告白します。
先日、わたしのトルコ語の先生と話しているとき、先生がこう言いました。「女性のトルコ語をしゃべると、もっといいよ。」
はぁ? 女性のトルコ語って何? 分かります、もちろん男性と女性の話し方やスタイルに違いがあるってことは。でも、どうやったらできるのか分からないのです。
もし、あなたに考えがあったら、教えてもらえるでしょうか?

2010-05-24

bizim de kendimize göre hayallerimiz var./俺たちにだって、俺たちなりの夢ってもんがあるさ。

 Savaş insanı değiştirir, yüreğindeki önemli noktayı vurup kırır...
Uğur Yücel'in senaryo yazdığı ve yönettiği, Kenan İmizarıolğlu ve Olgun Şimçek'in ise baş oyuncu paylaştığı film ''Yazı tura''yı izlerken aklımın ucunda Rambo'nun* sesi yankı gibi çınlıyordu.
 *Rambo, Sylvester Stallone'un baş oyuncu yaptığı, Rambo serisinin ilk filmi.
 戦争は人を変え、心のなかの大切な部分をぶち壊してしまう。。。
ウール・ユジェル(映画『ニューヨーク アイラブユー』に出演していた画家のおじさん)がシナリオを書き、監督した、そしてケナン・イミザルオールとオルグン・シムシェッキが競演した映画『Yazı tura ※コイントスで「表か裏か」というときの言葉』を見ているとき、頭の隅っこでランボー*の声がこだまのように響いていました。
 * ランボーは、シルベスター・スタローンが主役を張ったランボーシリーズの第1作目。

 ''Hiçbir şey bitmedi, hiçbir şey... O benim savaşım değildi, sen yapmamı istedin... Ülkeme döner dönmez neyle karşılaştım ben. Bana bebek katili diyorlardı. Buradaki hayat benim için boştur boş. Ben iyi savaşçıydım ama burada otoparkının görevlisi bile olamıyorum. Siktir lan herkes nereye gitti... birliğimizde arkadaşlarım vardı ama burada hiç kimsem yok. Oradayken bir çocuk geldi, ayakabbınızı boyayım diye. Ben reddettim ama arkadaşım Joey o çocuğa acıdı ve kabul etti. Ama boya kutusunda bomba saklıyordu o çocuk. Kutuyu açınca... Boooom!! arkadaşımın parçaları bana yapıştı, ben onu kurtarmaya çalıştım ama çıkıyor çiğerleri gövdesinden... hiçbir şey yapamadım. Joey diyordu ''Evime dönmek istiyorum, evime...'' ama onun bacağını bulamadım, bulamadım ben ya...!!'' ... böylece filmin son sahnesinde orduya karşı tek başına savaşabilecek kadar kuvvetli bir adam ağlıyordu.
 「なんにも終わってなんかいない。何にも。あれは、俺の戦争なんかじゃなかった。あんたがやれって言ったんだ。国に帰るや否や何と出会った、俺は。赤ん坊殺しって言ってやがった。ここでの人生は俺にとっちゃ空っぽさ、空っぽ。俺はいい戦士だったけど、ここじゃ駐車場の係員にさえなれないんだ。ちくちょう、みんな何処へ行ったんだ。俺たちの部隊にゃ友達がいた。でも、ここじゃ誰もいない。あそこにいたとき、子どもがやってきたんだ、靴を磨きますって。俺は断ったけど、友達のジョーイはその子がかわいそうで、OKした。でも、靴磨きの箱に爆弾を隠してやがった。箱を開けた途端……ボンッ。友達の一部が俺に張り付いた。俺はヤツを救おうとしたけど、出てくるんだ内臓が体から。何にもできなかった。ジョーイが言ってた。『家に帰りたいんだ。家に……。』けど、ヤツの足が見つけられないんだ。見つけられなかったんだよ、俺は。」こんなふうに、映画の最後のシーンで軍隊を相手に闘えるほど強い1人の男が泣いていました。

 ''Yazı tura'' filminde bulunan iki delikanlı; biri fotbolcuydu ve askerlikten sonra Denizlispor'a trasfer olacaktı, bir gün Fenerbahçe'ye girmeyi hayal ediyordu. Diğeri ise Çiçekçi dükkanı açmak istiyordu... ama ne oldu olnlara? Aslında olanlar çoktan olmuştu... savaşta. İstedikleri o kadar çok değildi ama öyle küçük hayal bile yok etti savaş... En azından diri diri hayata döndükleri için bu şans diyebilirsiniz fakat onların bir kısmı öldürülmüştü, galiba en önemli olan kısmı...
 映画『Yazı tura』に出てくる二人の若者ーひとりはサッカー選手で、兵役を終えた後デニズリスポルに移籍するはずで、いつかフェネルバフチェに入ることを夢見ていました。もう1人はと言うと、花屋を開きたがっていました。けれど、何が彼らに起こったのか。実際、事件はずっと前に起こっていたのでした、紛争で。彼らが望んだことは、それほどたくさんではなかったのに、紛争は小さな夢さえ奪ってしまったのです。少なくとも生きて帰ってこれたのだから、それをチャンスと言うこともできるでしょう。けれど、彼らの一部は殺されてしまっていた。しかも、おそらく最も大切な部分を。

 Eskiden bunları o kadar düşünmemiştim, çünkü Japonya'da askerlik yok. Ama şimdi çok düşünüyorum... Türk arkadaşlarımı. Eğer arkadaşım böyle duruma düşerse ne yapabilirim, bilemiyorum. Sadece ve sadece diliyorum böyle birşey olmasın arkadaşlarıma, hiç de hiç olmasın...
 昔は、こうしたことをそれほど考えませんでした。日本に兵役はないから。でも、いまはすごく考えます、トルコ人の友達のことを。もしも友達がこんな状態に陥ったら、わたしに何ができるでしょう。ただただ、祈るだけです、友達にこんなことが起こらないように。ゼッタイに起こらないように。


 Bu filmde bir tane daha hikaye vardı, çiçekçi dükkanı açmak isteyenin ağabeysinin hikayesi... bir diyalog şöyleydi.
 - Atina'ya gidiyoruz dedi annem, Bilmiyordum orası neresi. Sordum, dedi yeni vatanımız, memleketimiz. Bir eve taşındık Selanik'te. Sekiz yaşındayım, babamı çok özlüyordum. Sen o zaman babamın kucağındasin, bilmiyorsun beni.
Üst katta oturan bir yaşlı adam vardı. Beni çağırıp bana masallar anlatırdı. Bir gün çıktım yanına, oturdum kucağına. Babam gibi kokuyordu. Sonra hep çıktım yanına, oturdum kucağına. Başımı yasladım göğüşüne. Bir gün kaydı bana. Bilmiyorum çocuğum ben o zaman. Zannediyorum hayat böyle.
Ben ibneyim. sen erkek ohh. Tamam mı?
 この映画にはもうひとつの物語があります。花屋を開きたい男の兄の物語。ある台詞はこんなでした。
 「アテネへ行くわよって言ったんだ、母さんが。知らなかった、そこがどこか。聞いたら、こう言った。わが新しい国民、新しい国よって。ある家にに引っ越した、テッサロニキの。僕は8歳だった。父さんがとても恋しかった。お前はそのとき父さんの腕の中にいたんだ。知らないんだ、俺を。
上の階に年老いた男が住んでいた。俺を呼んで物語を聞かせてくれた。ある日そばに行って腕のなかに座った。父さんみたいな匂いがしたよ。それからはいつもそばに行って腕のなかに座った。その胸に頭をもたせかけて。ある日、そいつが俺を犯した。知らなかった、子どもだったんだ。人生ってこういうもんだと思ってた。俺は男娼だ。お前は男さ。分かったか。」

 Herkesin kendine göre derdi var...
 Herkesin kendine göre hayali var... da...
 皆それぞれに悩みがあり、皆それぞれに夢がある、のだけれど。。。

Oyuncu fotoğrafı : Yukarıdan Kenen İmizarıoğlu, Olgun Şimşek ve Teoman Kumbaracıbaşı.
俳優写真:上からケナン・イミザルオール、オルグン・シムシェッキ、テオマン・クムバラジュバシュ

2010-05-13

Sevgi dolu ifadeler / 愛いっぱいの表現 ♥

    Canım, dostum, şekerim, balım, gülüm, ciğerim, koçum, kankam, bir tanem... Türkiye'de sevgi dolu ifadeler çoooook!! Bunlar sadece sevgili arasında değil, arkadaş veya aile arasında da hep kullanılır (sevgiliye ise ''hayatım'' ''aşkım'' ''güzelim'' falan... daha çoooook kullanılan sözler var... ne kadar yazsam da bitmez bunlar). Hatta ''seni seviyorum'' ''sen çok ama çok güzelsin'' ''öpüyorum seni'' ''iyi ki varsın'' gibi sözler de bayağı yaygın.
    ジャヌム(親愛なる人、大好きな人って意味になるかな?)、ドストゥム(わが親友)、シェケリム(直訳すると、わたしの砂糖。英語的に my sugar だけど、友達や家族のあいだでも使う)、バルム(直訳は、わたしの蜂蜜。英語的に my honey で、やっぱり友達や家族にも使う)、ギュルム(直訳は、わたしの薔薇。これは恋人用)、ジエーリム(直訳は、わたしの腎臓肝臓ちゃん〈笑〉、まぁわたしの一部的な意味)、コチュム(直訳は、わたしの牡羊、若い男性に向けて使われる)、カンカム(血を分けた兄弟みたいな感じ。それくらい近い親友という意味)、ビターネム(わが一粒ちゃん。これも恋人用)……トルコでは親愛の情が詰まった言葉がたーくさん。これらは、単に恋人同士のあいだだけではなく、友達や家族のあいだでも、フツーに使われます(恋人に対してなら、「ハヤートゥム/わが人生」「アシュクム/わが愛」「ギュゼリム/わたしの素敵な人」など、まだまだたくさん使われる言葉があります(書いても書ききれません)。さらには「あなたが好き」「あなたって、ホントにホントに素敵な人ね」「キスしてるよ(が直訳だけど、トルコでは出会った時、別れるときに頬にキスしあうので、好きな人に対する「じゃあね」的な意味もある)」「あなたがいて良かった」といった言葉もかなりポピュラーです。
    Japoncada canım, ciğerim gibi ifadeler olmadığından anlatmak zor, of... yoruldum.
    日本語には「ジャヌム」「ジーエリム」といった表現がないので、説明するのが難しい、あー疲れた(笑。

    Ben Türkçe konuşurken ya da yazarken bunları sık sık kullanırım hiç utanmadan. Neden utanayım, zaten bu sözler tam hissettiklerimi anlatabiliyor, ifade edebiliyor.
Ne var ki Japoncaya dönünce söyleyemiyorum herhalde... üzgünüm ama.. Söylemek istiyorum istemesine de oldukça çekiniyorum. Eğer söylesem de karşımdakiler de muhakkak şaşırır ve çekinir, yemin ederim.
    トルコ語をしゃべる時、また書く時、わたしはこういう言葉をよく使います、まったく戸惑うことなく。どうして戸惑う必要があるでしょう。だって、これらの言葉は、わたしが感じていることを説明し、表現し得ているのですから。ところが、日本語になると言えないのです、どうしても。残念ですが。言いたいと思うには思うのですが、かなりためらいます。もし言ったとしても、相手は間違いなく驚くし、引くでしょう。絶対に!

     İşte burada Türkçe konuşmaktan hoşlandığımın sebebi bulunuyor. Ben hissettiklerimi doğru düzgün karşımdakilere iletmek istiyorum ama Japoncada beceremiyorum X*** Oysa ki Türkçede ise söyleyebiliyorum. Birini sevince ona sevgimi gösterebiliyorum bir şekilde hatta kolay kolay. Ne bileyim, Türkçe konuşurken daha çok samimi olabiliyorum çok tuhaf ama. Umarım... Japoncada olsa da söyleyebilirim bir gün bunları...
     そして、ここに、わたしがトルコ語をしゃべるのが好きな理由があります。わたしは自分の感じていることを、そのままストレートに相手に伝えたいのですが、日本語ではうまくできないのです。でも、トルコ語でなら言えてしまう。誰かが好きなら(男と女としてでなく、人として)その人に親愛の情を見せることができる、何かしらの言葉で。しかも簡単に。よく分からないけど、トルコ語で話すとき、わたしはより素直になれるのです。とてもおかしなことだけど。たとえ日本語であっても、こうした言葉が使えたら良いのだけど、いつか。。。

2010-04-29

Ezanı güzel okuma yarışması/エザン朗唱コンテスト

 Dün gece yarısı 12.00'den Japon ulusal televizyon kanalı NHK'de ''TORUKO ROOSHOO KONTESTO / Türkiye, Ezanı Güzel Okuma Yarışması'' adlı bir program vardı (bu ''Dünya'nın Belgesel'' programı - başka ülkelerde yayınlamış programı, NHK'de yayınlanıyor). Ben dışardaydım ve programına yetişebilir miyim acaba... diye heyecanla eve doğru dönüyordum.
 昨晩、深夜12時から日本の公共放送局NHKで『トルコ 朗唱コンテスト』というタイトルの番組がありました(これは『世界のドキュメンタリー』という番組ー別の国々で放送された番組をNHKが放送しています)。わたしは外出中で、番組に間に合うかなぁ〜とドキドキしながら家に向かっていました。

 Eve geldiğimde saat 12.10'du (çok şükür, o kadar gecıkmedim).
 Bu programı izlemeden önce Ezan Güzel Okuma Yarışması gibi birşey olduğunu hiç bilmiyordum.
 Programda, 3 kişiye odaklanıyordu. Biri, konservatuar'da müzik eğitimi görmüş bir imam / müezzine; Habil Öndeş, diğerleri ise İstanbul'da oturan, Ezan Güzel Okuma Yarışmasına katılacak 2 müezzine. Sonuçta bunların biri yarışmada birinci oldu ve ödülü olarak 2 altın sikke başta olmak üzere kravat, kol saati, Edirne'nın hatıra eşyası (yarışma Eedirne'deki Selimiye Camii'de düzenlendi) ve elektrik karıştırıcı vb. (niye ya??? komik değil mi?) aldı.
 家に帰ってきたのは、12時10分(幸運にも、それほど遅れずにすみました)。
 この番組を見るまで、エザンの朗唱コンテストのようなものがあることはまったく知りませんでした。
 番組では3人に焦点をあてていて、1人は音楽学校で教育を受けたというイマム兼エザンを詠む人であるハビル・オンデシュ、あとはイスタンブルに住む、朗唱コンテストに参加予定の2人のイマムでした。結果的に、2人のううちの1人がコンテストで優勝し、商品として金貨2枚と、ネクタイ、腕時計、エディルネのお土産(コンテストはエディルネのセリミエ・モスクで開かれた)、そして電動ミキサー(なんで? おかしくない?)をもらいました。

 Ezanı Güzel Okuma Yarışmasının gerekip gerekmediğini bilemiyorum ama güzel söylenen ezen gerçekten içimi titretir. Nasıl söyleyim müslüman olmamama rağmen huzur içindeymiş gibi hissederim, tabi ''uzaktan'' duyduğumda.
 Şimdi anımsıyorum, Ankara Kalesi'nde duyduğumu ezanı... 2007 yılının yazı, sanırım ikinci ya da akşam ezanıydı. Birden şehrin her tarafından ezan sesleri çıkmaya başladı... Bir süre gözlermi kapadım ve ezan bitene kadar dinledim... Sanki zaman kavramı kaybolmuş gibiydi...
 エザン朗唱コンテストが必要なのか、必要でないかは、わたしには分かりません。でも、上手に朗唱されるエザンは本当に心を震わせます。なんと言えば良いでしょう、わたしはイスラム教徒でないのに、やすらぎのなかにいるように感じるのです。もちろん“遠くから”聞いた時にですが。
 いま、思い出しています。アンカラ城で聞いたエザンを。2007年の夏、確か昼2回目か夕方のエザンだったと思います。突然、街のあらゆるところからエザンの声が上がりはじめたのです。少しのあいだ、眼を閉じて、エザンが終わるまで聞きました。まるで、時間の感覚がなくなったようでした。

 Bay Habil Öndeş hakkında: http://www.tumgazeteler.com/?a=2903959
 ハビル・オンデシュについて(本ドキュメンタリーはオーストリアの放送局が放送したものなのですが、その取材時の話がニュースになってます)
 2009 Yılı Ezanı Güzel Okuma Yarışması Türkiye'nin Birincisi: http://www.dailymotion.com/video/xckpvq_2009-yl-ezan-guzel-okuma-yarmas-tur_news
 2009年エザン朗唱コンテスト トルコの第1位(アマチュアのカメラで撮ってますが、エザンは聞けます。コンテストの様子も分かります)

 Bu arada bu program, 12 Mayıs'a kadar NHK OnDemand sitesinden indirilip izlenebilir (ücretli).
 なお、この放送はNHKオンデマンドで、5月12日まで購入視聴できます(有料サービス)

2010-04-22

SABAH gazetesi'nden / サバフ紙より

 Bugün İstanbul'da oturan bir arkadaşımdan haber aldım, 23 Nisan Çocuklar Bayramı'yla ilgili.
 きょう、イスタンブルに住む友達から聞きました、4月23日の子どもの祭典について。


 Arınç, Japon çocukları böyle selamladı 'Arigato gozaimasu... Maşallah'
 アルンチは、日本の子どもたちをこんなふうに迎えた「ありがとう ございます……マーシャッラー」

 22.04.2010

 BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları çerçevesinde TRT 32. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliğine katılmak üzere Türkiye'ye 41 ülkeden gelen çocukları Başbakanlık Yeni Bina'da kabul etti. Arınç, 7 yaşındaki torunu Mehmet Akif Yeter'in de aralarında bulunduğu çocuklara seslenirken tam 41 dilde "hoş geldiniz" dedi. Kültürlerine ait ilgi çekici ve renkli elbiseleriyle gelen çocuklara "Yüzünüzdeki bu neşe ve güzel gülümseme hiç eksik olmasın" diyen Arınç, 23 Nisan'ın, Ulu Önder Atatürk'ün çocuklara verdiği en önemli hediye olduğunu söyledi. Arınç, "Bir gün gelecek, dünyada güne acıyla, korkuyla, endişeyle, açlıkla uyanan tek bir çocuk bile kalmayacak" diye konuştu.
 4月23日国民主権と子どもの日の祝賀で行なわれるTRTの第32回 国際子どもの祭典に参加するため、41の国々からトルコにやってきた子どもたちを、首相補佐ビュレント・アルンチが首相官邸の新ビルで出迎えた。自身の7歳になる孫メフメット・アキフ・イェテルも顔を見せた場で子どもたちに声をかけたとき、アルンチは41の言葉で「ようこそ」と言った。それぞれの文化を示す魅力的かつカラフルな衣装でやってきた子どもたちに「キミたちの顔に浮かぶ楽しく、ステキな笑顔に祝福を」と声をかけたアルンチは、4月23日が偉大なる先導者アタチュルクによって子どもたちに与えられた最も大切な贈りものであると言い、「いつかやってくる。世界で苦しみや恐怖、心配、空腹で眼を覚ます子どもが1人もいなくなる日が」と話した。

 JAPONCA TEŞEKKÜR ETTİ
 Arınç, daha sonra TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile birlikte, tek tek yanına gelen çocukların getirdiği hediyeleri kabul etti ve onlara hediye verdi. Arınç, Japonya'dan gelen çocuk kendisine hediye verince Japonca teşekkür ederim anlamına gelen "Arigato gozaimasu" dedi, ardından "maşallah" diye ekledi. Arınç'ın bu sözleri salonda kahkaha seslerinin yükselmesine neden oldu. ABD'den gelen çocuklar Arınç'a kuş tüylerinden yapılan bir kızılderili başlığı hediye etti. KKTC'den gelen küçük çocukla özellikle ilgilenen Arınç, konuğunu sahneden uğurlarken "Eroğlu Amcana selam söyle" dedi. Finlandiyalı çocukların, uçak seferlerinin iptal olması nedeniyle Türkiye'ye gelemediği öğrenildi. ANKARA
 日本語でありがとう。
 アルンチはその後TRTの代表取締役イブラヒム・シャーヒンとともに、1人ずつそばにやってくる子どもたちが手にした贈りものを受け取り、彼らに贈りものを手渡した。アルンチは、日本からやってきた子どもが贈りものを手渡すと、「テシェッキュル・エデリム」を意味する日本語「ありがとう ございます」と言い「よく言えた」と付け加えた。アルンチのこの言葉は、サロンに笑いを引き起こした。アメリカからやってきた子どもたちは、アルンチに鳥の羽根で作られたネイティブ・アメリカンの頭飾りをプレゼントした。キプロスからやってきた小さな子どもに特に興味を示したアルンチは、ゲストを舞台から見送る時「エロールおじさん(北キプロスの新大統領のこと/右写真)に、よろしく伝えてくれ」と言った。フィンランドの子どもたちは、飛行機が飛ばなかったためトルコに来ることができなかった。

 Hürriyet gazetesi'nin makale de var.

2010-04-09

Sazan balığı şekilli rüzgar hortum / 鯉のぼり

 Japonya'da ''Koinobori'' derken 5 Mayıs'ta kutlanan ''Çocuklar Günü'' aklıma gelir.
 Koinobori, eskiden Çin takviminde (ay gün takviminde) Şimdiyse Güneş takviminde 5 Mayıs'ı cıvarı evin bahçeleride asılan sazan balığı şekilli rüzgar hortum. Ama asılan amacı, tabii ki rüzgarın yönü ölçmek için değil, evin erkek çocuğunun başarılı olmasını dilemek için... (maalesef kız çocuğu için değil, ama 3 Mart'ta ''Kızlar Günü'' var ki burada kızmayalım :p)
 日本で『鯉のぼり』というと、5月5日に祝われる『こどもの日』が思い浮かびます。
 鯉のぼりは、かつては旧暦の(陰暦の)、現在はというと新暦の5月5日頃、家の庭などで揚げられるコイの形をした吹き流し。けれど、揚げられる目的はもちろん風向を測るためではなく、家の男児の出世を願うため(残念ながら女児のためではありません……が、3月3日のひな祭りがありますから、ここでは怒らないでおきましょう)。

 Son zamanlarda bu Koinobori, yalnız eskisi gibi başarılı dilemek için değil, turizm amacında da kullanılır. Yani turistler gelsin diye... mesela şu fotoğraftaki gibi...
Kiraz çiçeği zamanı gelince Japonya'da insanlar çiçeklerini görmeye giderler de daha eğlenceli olsun diye Koinobori de asılır (tabii ki 5 Mayıs cıvarında da tekrar asılır...)
 最近では、この鯉のぼりも昔のように出世を願うためだけでなく、観光目的でも使われます。つまり、観光客に来てもらおうと、たとえばこの写真のもののように……。桜の季節が来ると、日本では人々が花見に出かけますが、より楽しくあればと鯉のぼりまでも揚げられるのです(もちろん、5月5日頃にも再び揚げられますが)。

 Bu arada başarılı olsun diye niye sazan balığı şekilli rüzgar hortum kullanılır? Çin'nin tarihi olayına göre eskiden Sarı Irmak'ta ''Takimon (Ejderha Kapı)'' adlı bir çağlayan varmış. Birçok balıklar bu çağlayanı çıkmaya uğraşmış ama birtek sazan balığı çıkmakta başarmış, bundan sonra ejderha olmuş. Bu öykü ile ilgili olarak eskiden sazan balığı başarının symbol olmuş.
 ところで、出世するようにと、なぜコイの形の吹き流しが使われるのでしょう? 中国の故事によると、かつて黄河に『滝門』と呼ばれる滝があったそう。たくさんの魚がこの滝を登ろうと試みたのですが、ただコイだけが滝を登り、そのあとに竜になったとか。この物語にちなんでコイが成功の象徴になったそうです。

En son resim, Wikipedia'dan. Ressam : Hiroshige Utagawa
最後の写真はウィキペディアより。歌川広重 作

2010-04-06

Türklerin sorularına cevaplayan kitap / トルコ人の質問に答えた本

 Amazon.jp'de sipariş ettiğim ''Türklerin Japonya ile ilgili sorularını Japon tarihinden cevaplayan kitap'' adlı bir kitap, geçen Cuma günü bana teslim edildi. Ele geçirdiğimde çok heyecanlandım!! ...fakat sayfayı çevirince sandığımdan tamamen farklı olduğunu anladım. Tıpkı ders kitabı gibi... X(
 アマゾンで注文していた『トルコ人の日本人に関する質問に答えた本(直訳すると ''Türklerin Japonya'ya ait sorularına cevap veren kitap'' になると思うんだけど……。反対に上のトルコ語タイトルを直訳すると「トルコ人の日本に関する質問に ''日本の歴史から'' 答えた本』になると思う)が金曜日に届きました。手にしたときはかなり興奮!!! ……でもページをめくると想像していたものとはまったく違うものだと分かりました。まるで教科書のよう。。。(- -;)

 Kitabın tanıtımında ''Japonca - Türkçe çift dilli / translation side by side with the original'' diye yazılmıştı ki nasıl çevirdiklerine çok merak ediyordum... yani Türkçe - Japonca, kısa metinde sırayla yazıldığını zannetmiştim de maalesef önce 2-3 sayfalık Japonca metin, sonraki sayfada Türkçe metin bulunur. Eğer sol sayfada Japonca, sağ sayfada Türkçe metin bulunduysa okumak daha kolay olurdu bence.
 本の紹介で「日本語・トルコ語対訳」と書いてあったので、どんなふうに翻訳されたのかすごく気になっていました。つまり、トルコ語ー日本語が短いテキストで交互に訳されていると思っていたのです。……が、残念ながらまず2-3ページの日本語テキスト、そのあとのページにトルコ語のテキストが書かれています。もし、左ページに日本語、右ページにトルコ語テキストがあれば、もっと読みやすかったのに。

 Neyse kitabın bir kısmını tanıtalım...
 とにかく本の一部を紹介しましょう。

-----------------------------------------------------------------------------------
Q. どうして日本人は「愛している」って言わないんですか?
Q. Neden sevgiliye ''Seni seviyorum'' denilmez?

 もし日本人の男性に「恋人(または奥さん)にロマンチックな手紙を書いてみたらどうですか?」と言ったとき、その男性はどう答えるでしょうか。
 Eğer Japon erkeklerine ''Sevgiliye (eş) romantik mektup yazdırırsanız nasıl olur?'' dendiğinde o erkek ne cevap verir acaba?

例えば加藤は、次のように答えると考えています。「そんなことはできないよ。俺は日本男子なんだ」、つまり、日本の男性は恋人にロマンチックな手紙を書きたがらないという意味です。
Örneğin sayın Katoo söyle cevap verir. ''Öyle şey yapamam. Ben Japon erkeğiyim.'' Yani Japon erkeği sevgilisine romantik mektup yazamaz anlamına geliyor.

このことに関して橋爪は、日本の男性は「大切なのは言葉じゃなくて気持ちです。」と思うはずだと書いています。
Bu konuyla ilgili sayın Hashizume, Japon erkekleri ''Önemli olan söz değil hislerdir.'' diye yazar.

また水瓜は、日本人と愛情表現について次のように書いています。
Yine sayın Mizu Japonların hayatı ile ilgili şunları yazar.

 自分の方から愛情表現をするのは、日本人にとって苦手なことだ。ひとつには、言葉少なく、控えめが美徳とされてきたためである。
 Kişinin kendi aşkını ifade etmesi, Japonlar için sıkıntılı bir durumdur. Bunun nedenlerinden bir tanesi de çok fazla konuşmayıp, sessiz olmalarıdır ki bu kötü şeylerin olmamasını istemelerindendir.

「沈黙は金、雄弁は銀」「口はわざわいの門」などと、多弁は信用されないという意味のことわざもあるほどだ。
''Söz gümüş ise sükut altındır.'' ''Bin düşün bir konuş'' gibi çok konuşan insanların çok rahat olmayacaklarını belirten atasözleri vardır.

 確かに、日本人は恋人や、夫・妻に対して「愛している」と言わないようです。
 Şüphesiz, Japonlar sevgilisine, eşine ''Seni seviyorum'' demez.


水瓜によれば、最近の若い日本人は変わってきたということですが、これも「昔の日本人」と比べての話で、他の国と比べて「愛している」ということが多いわけではないでしょう。
Sayın Mizu göre günümüz Japon gençleri değişmişlerdir ama bu ''eski Japonlar'' ile kıyaslanan bir konuşma olup, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ''seni seviyorum'' diyen çoktur anlamına gelmez.

これは私の意見ですが、やはり、多くの国と比べて「愛している」という言葉は、日本人の会話では少ないと思います(「愛している」ということと愛情表現は、100%同じではありませんが、ここでは同じと考えます)。
Bu benim düşüncem ama aslında çoğu ülke ile karşılaştırıldığında (''seni seviyorm'' sözüyle aşk ifadesi, %100 aynı değil ama burada aynı olarak düşünülür.)

 日本人は昔からこうだったのでしょうか。
  Japonlar eskiden beri böyle miydi?

前に書いた加藤は、先ほどの言葉のあと、「日本人は伝統的に言葉をうまく使い、愛情表現をしてきた」と書いています。
Sayın Katto bu konuda şöyle yazar. ''Japonlar geleneksel sözlere aşkını belirtir.'' diye yazar.

では、昔は「愛情を表現する習慣」があったのでしょうか。そしてもし「あった」なら、どうやって消えたのでしょうか。
Yani eskiden ''aşkını ifade etme alışkanlığı'' var mıydı? Vardıysa ne zaman yok oldu?

この章ではそのことを調べたいと思います。
Bu bölümde bu konuyu araştıralım.

-----------------------------------------------------------------------------------
※Kalın ve italik harfle yazıldığı kısım, yanlış olduğunu ya da çeviri olarak uygun olmadığını düşündüğüm parça. Sizce nasıl?
Bunu yanlış olduğunu eleştirmek için değil, öğrenmek istediğim için yazdım.

2010-03-09

Japon Meddahlığı, Rakugo / 日本の寄席芸能、落語

Dün arkadaşımdan bir mail geldi. Bu mailinde Osaka'da oturan bir Türkün, aslında ben de onu tanıyorum da çoktandır görüşemedim, Japon meddahlıklarından biri olan Rakugo'da bir ödül aldığını öğrendim.
 きのう、友だちから一通のメールが来ました。このメールで、大阪に住むあるトルコ人ーー実は、わたしも知っているんだけど、ずいぶん会えてないーーが、日本の寄席芸能のひとつである落語で、ある賞をもらったと知りました。

Ödül alan, Osaka Üniversitesi'nde doktora yapmakla birlikte ''Warattei Harito'' mahlasıyla Rakugo yapan Halit Mızraklı. 27-28 Şubat 2010 tarihinde tüm Japonya'nın üniversite öğrencilerine ait düzenlenmiş ''Sakuden Taişoğ'' adlı Rakugo yarışmasına katılıp gösteri yapmış, 193 öğrenci arasında ödül alan 3 kişiden biri olmuş. Bir de Halit, bu yarışmada ödül alan ilk yabancı. Aferin! Aferin! Bravo!!! Türkiye'yi, Türkleri sevenlerin biri olarak ondan gurur duyuyorum!!!
 受賞したのは、大阪大学で博士課程をやりつつ、“我楽亭(わらってい)ハリト”の高座名で落語に取り組んでいるハリト・ムズラクル。2010年2月27-28日に全日本の大学・大学院生を対象に行なわれた『策伝大賞』という落語選手権に参加して落語を披露し、193人の学生のなかで受賞者3人のうちの1人になりました。しかも、ハリトはこの選手権で受賞した初めての外国人。すごいっ! すごいっ! ブラーボォォォッー! トルコ&トルコ人が好きな一人として、彼を誇りに思います。

Bu yarışma, 20 Mart'ta sabah 8.00 - 8.50'de NHK BS2 kanalında yayınlanacakmış... Japonya'da oturanlar, kaçırmayın!!! Bu arada bu Halit, oldukça yakışklı :D İşte, izlemek ister oldunuz mu?
 この選手権は、3月20日(土)朝8時〜8時50分にNHK BS2で放送されるとか。日本に住んでいる人たちは、お見逃しなく〜!!! ところで、このハリトはかなりの男前です・笑。ってことで、見たくなりましたか?

Türkiye'nin Japonya yılı olan bu sene, Türkiye'de çeşitli gösterleri düzenlenecek de bu güzel haber, Türkiye'de de duyulsun!!!
 トルコにおける日本年の今年、トルコではさまざまな催しが行われますが、この素晴らしいニュースも、ぜひトルコで知られてほしいっ!!!

 Ödül haberi (Mainiçi Gazetesi'nden): http://mainichi.jp/area/gifu/news/20100301ddlk21200017000c.html
(Japonca)

Ne demek Rakugo? : http://en.wikipedia.org/wiki/Rakugo
(İngilizce)

Warattei Halit'in blogu : http://warattei.exblog.jp/
(Japonca)

2010-03-05

''Sinan'' adlı bir kitap / 『シナン』という名の本

05 Mart, 2010 - 3月5日(金)

Ankara'dayken, Japonya'ya gidersem mutlaka okurum diye karar vermiştim bu kitabı. Adı ''Sinan''. Yazar Bay Baku Yumemakura'nın kaleminden çıkmış bu eser, Koca Mimar Sinan'ın hayatına dayanarak yazılmış da hayal ürünü şey. Sinan, tarihte sahiden bulunmuş adam ama ne tip kişinin olduğunu gerçekten biliyor muyuz? Hayır... biz hayal kuruyoruz. İstanbul'da bulunan bir hayli camileri veya Edirne'deki Selimiye Cami'yi görürken, onların içine girerken Sinan'ın nasıl birey olduğunu düşünüyoruz. Bu kitabın yazarı, Bay Baku Yumemakura da aynen öyle bizim gibi hayal kurarak bir roman yazmış.
 アンカラにいたとき、日本に言ったらゼッタイ読もうと心に決めていました、この本を。タイトルは、『シナン』。作家・夢枕獏氏によって書かれたこの作品は、偉大なる建築家シナンの人生に基づいて書かれていますが、フィクションです。シナンは、歴史上実在した人物ですが、どんな性格の人だったのか、わたしたちは本当に知っているでしょうか。答えはノー。わたしたちは想像しているのです。イスタンブルにあるたくさんのモスクを、あるいはエディルネにあるセミリエ・モスクを見るとき、それらの中に入るとき、シナンがどんな人間であったかを考えるのです。この本の著者、夢枕獏氏もまた、まさしくわたしたちと同じように想像し、1冊の小説を書き上げたのです。

Sinan'ın bu dünyayı terk ettiğinden beri 400 yıldan fazla geçti. Çok şükür, biz hala onun yaptığı yapıları görebiliyoruz fakat nasıl insan olduğunu göremiyoruz. Ancak hayal gücümüz kuvvetliyse görebiliriz, kendimize ait Sinan'ı.
İşte, bu romanda yazılan Sinan, Bay Baku Yumemakura'nın hayal etmesidir. Onun üzerinde yaratılmış Sinan'dır. Buna rağmen romanda bulunan Sinan, oldukça ilgimi çekti. Gerçek değilse bile Sinan'ı önceden daha yakın hissedebildim. Tekrar İstanbul'a... hala gidemediğim Edirne şehrine... gideşim gelip içimde büyüdü. Onun yaptığı camiilerinin içinde onu hissetmek ister oldum.
 シナンが、この世を去って400年以上が経ちました。幸運なことに、わたしたちはいまだ彼の作った建築物を見ることができます。しかし、どんな人であったかを見ることはできません。とはいえ、想像力が豊かなら見ることができます。わたしたち自身のシナンを。
 さて、この小説で描かれるシナンは、夢枕獏氏が想像したもの。彼のもとで作り上げられたシナンです。にも関わらず、小説に登場するシナンは、かなりわたしの興味を引きました。真実でないにしても、シナンを、以前よりもっと近くに感じることができたのです。もう一度イスタンブルへ、そしてまだ行けていないエディルネの街へ……行きたいという思いが生まれ、心の中で大きくなりました。彼の作ったモスクの中で、彼を感じてみたくなったのです。

Yazar, bir diyalogda çocuk Sinan'ı canlandırmış.
''İsim derken, o isimine sahip olan kişi için değil, başkalar için gerektiğni sanıyorum. Sinan adı, benim için değil, benden başkaların beni seslenmesi için veya beni bilmesi için gerektiğini zannediyorum.''
Bu 10 yaş çocuğun düşüncelerine babası Abdulmennan izleyememiş.
''Ya siz ya annem beni Sinan diye aynı isimde seslenmenize rağmen sizin düşündüğünüz Sinan ve annemin düşündüğü Sinan arasında sanırım bayağı fark olduğunu düşünüyorum.''
'' .......... (babası susuyor)''
''Muhtemelen beni tanıyanların sayısı kadar onlara ait olan Sinan var ve hepsi farklı olmalı. Buna rağmenn beni seslenirken hep aynı ''Sinan'' kullanıyorlar.''
Bu dialog ile çok ilgilendim. Çok mantıklı olduğunu hissetmişim sanırım.
 著者は、あるダイアローグで、子どものシナンを活き活きと描いています。
 「名前というのは、本人のためじゃなくて、他人のためにあるんだと思う。シナンという名前は、ぼくにとって必要なものじゃなくて、ぼくじゃない人がぼくを呼ぶときや、ぼくを知るために必要なものなんじゃないかな」
 この10歳の子どもの思考に、父アブドゥルメンナンはついてゆけない。
 「お父さんも、お母さんも、ぼくのことをシナンて同じ名前で読んでいるのに、お父さんが考えているぼくと、お母さんが考えているぼくとは、たぶんかなり違うと思う」
 「ーー」
 「たぶん、ぼくを知っている人の数だけ、その人の考えるシナンがいて、それは全部違っているはずなのに、ぼくを呼ぶときはいつも同じシナンなんだ」
 このダイアローグにとても興味をもちました。すごく論理的であると感じてしまったのです、たぶん。

Ve yazar, Sinan'ın ağzından şöyle bir soruyu çıkartıp beni düşündürdü.
''Eğer bu dünyada tekbir Tanrı varsa... isim bile gerekmediğini sanıyorum...''
Daha önce buraya yazmıştım.
Benim için de bu dünyada tekbir Tanrı var... onun isimi ne olursa olsun, aynı Tanrı'yı farklı isimlerde sesleniyoruz, böyle hissediyorum. Yani yukarıdaki diyalogda Sinan ve ben, aynı duygular paylaşmış gibi hissettim.
 そして、著者はシナンの口を通じて次の質問を投げかけ、わたしを考えさせました。
 「神が、もし、この世で唯一の存在ならば、名前なんていらないような気がするんだーー」
 以前、わたしはこのブログで書きました。
 わたしにとっても、この世界には唯一の神がいます。その名前が何であれ、同じ神を異なる名前で呼んでいる、そう感じるのです。つまり、上のダイアローグで、シナンとわたしは同じ気持ちを共有したように感じたのです。

Daha sonra yazar şu diyalogu kurumuş, çocuk Sinan'ın yaşadığı Ağırnas köyündeki kilisenin rahip Joseph ve onun arasında.
Rahip : İsim derken adet yerini bulsun diye kullanılan bir şeydir.
Sinan : .........
Rahip : İsim olunca elverişli olduğundan nesneleri adlandırıp kullanıyoruz. İsim, varoluşunun özüne ait, fakat bizzat özü değil.
Sinan : .........
Rahip : İşte Sinan, senin isimine ne dersin?
Sinan : İsimime mı?
Rahip : Senden Sinan isimini kaldırmış olsak... o zaman bu dünyadan kaybolmış mı olacaksın?
Sinan : Hayır kaybolmuş olmayacağım.
Rahip : Tamam, diyelim ki çiçek. Biz bir çiçeğe lale isimini koymuşuz. Şunu düşün. İsimi koyduğumuzdan mı lale varolmuş? İsimi kaldırmış olsak lale dünyadan kaybolmuş mu olacak?
Sinan : Hayır.
Rahip : Tanrı da aynen öyle.
 その後、著者は次のダイアローグを組み立てています。子どものシナンが暮らしたアウルナスの村にある教会の牧師・ヨーゼフと、シナンの間で。
 牧師:名というのは、便宜上のものなんだよ。
 シナン:……
 牧師:名前があると、便利であるから我々はものに名をつけ、それを使うのだ。存在の本質に関わるものだが、本質そのものではない。
 シナン:……
 牧師:シナン、おまえの名前はどうだね。
 シナン:わたしの名前ですか。
 牧師:おまえから、シナンという名をとってしまったとしよう。すると、お前はこの世から消滅してしまうかね。
 シナン:しません。
 牧師:では、花でもよろしい。我々は、ある花にチューリップと名をつけた。これは名をつけたからチューリップが存在したのかね。名をとってしまうと、チューリップは消滅してしまうかね。
 シナン:しません。
 牧師:神も、これと同じだ。

Bayağı düşündürcü diyalog, değil mi?
Yazar, böylece ilgimi çekip hikayesinin sonuna kadar beni götürdü.
 とても感慨深いダイアローグだと思いませんか?
 著者は、こうしてわたしの興味を引き、物語の最後までわたしを引っ張っていったのです。

Fotoğraflar, Amazon.co.jp ve Vikipedi'den alınmış.
写真は、アマゾンと、ウィキペディアより引用。
Selimiye Cami'nin dış görünüşü ve kubbesinin iç görünüşü.
セリミイェモスクの外観と、ドーム内装。

2010-02-28

Beyaz Kale / 白い城

28 Şubat, 2010 - 2月28日(日)

Dün Orhan Pamuk'un Türkiye'de 1985 yılında yayınlanmış tarihsel romanı ''Beyaz Kale''yi okumayı bitirdim. Pamuk'un kaleminden çıkan eserlerinden Japonya'da ilk önce ''Benim adım kırmızı'', sonradan ''Kar'' ve ''İstanbul: Hatıralar ve Şehir'' Japoncaya çevrilip yayınlanmış ve geçen Aralık'ta nihayet ''Beyaz Kale'' yayınlanmıştı. 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Pamuk, artık Japonya'da da tanınmış yazarlarında biridir sanırım.
 昨日、1985年にトルコで出版されたオルハン・パムクの歴史小説『白い城』を読み終えました。パムクの筆による小説のなかから日本ではまず最初に『わたしの名は紅』が、その後『雪』『イスタンブール ー思い出とこの町』が邦訳・出版され、昨年12月にようやく『白い城』が出版されたのです。2006年にノーベル文学賞を受賞したパムクは、いまや日本でも知られた作家の一人でしょう。

Orhan Pamuk'un eserleri ben seviyor muyum? Ya evet ya hayır diyebilirim.
''Benim adım kırmızı''yı ilk okumaya başladığımda bitirememiştim. Bunu okumak, taşlı yolu yani yüzeyi pürüzlü olan yolu zorla yürümek gibiydi. Yürümeye başlıyor da hemen tökezliyor, düşüyordum yere... Tekrar kalkıp yürümeye çalışmama rağmen yine de tökezleyip düşüyordum. Böyleydi bu kitap okumak. Ve bırakmıştım.
Daha sonra ''Kar''ı okudum. Bunu çok beğendim ve galiba ''Benim adım kırmızı'' da güzel kitap olsa gerek diye tekrar okumaya başladım ve bitirdim. Önceden daha iyi etkilenmiştim o zaman.
 オルハン・パムクの小説を、わたしは好きなのか? イエスともノーとも言えます。
 『わたしの名は紅』を最初に読み始めたとき、読み終えることができませんでした。この本を読むことは、石の多い道を、つまり表面のゴツゴツした道を苦労して歩くことに似ていました。歩き始めるのだけど、すぐにつまずいてこけてしまう……また立ち上がって歩こうとするのだけど、やっぱりつまずいてこける。こんなふうだったのです、この本を読むってことは。で、読むのをやめてしまいました。
 その後『雪』を読みました。この本はとても気に入り、おそらく『わたしの名は紅』も良い本だったに違いないと、もう一度読み始め、読み終えたのです。そのときは以前よりも良い印象を持ちました。

İşte ''Beyaz Kale'' nasıldı? Beğenmedim ne yazık. Hikayenin içine giremedim sonuna kadar. Sanırım güzel olmasını daha fazla beklemiştim. Ya da bu kitap, şimdiki halime göre değildi. Ne diyeyim, hikayenin üzerinde kayarak okumayı bitirmiş gibi hissediyorum. Bu yüzden içindeki duygular paylaşamadım. Daha sonra tekrar okuduğumda başka birşey hissetmek istiyorum inşallah...
 それで『白い城』はどうだったか。気に入りませんでした、残念ながら。物語の中に入り込めなかったのです、最後まで。おそらく、良い本だと期待しすぎていたのです。あるいは、この本がいまのわたしの状態に合わなかったのか。なんと言うか、物語の上を滑りながら読み終えたような感じなのです。だから、本書の感覚を共有できなかった。もっとあとで、もう一度読んだときには別の何かを感じたいです、願わくは。

2010-02-11

12 Şubat, 2010 - 2月12日(金)

 Artık Türkiye'de, Ankara'da değilim maalesef... bundan sonra orada yaşadığım anılarımdan yazacağım birazcık... haberiniz olsun.
 もうトルコでは、アンカラではありません。これからは彼の地で経験した思い出をもとに少し書くつもりです。まずは、お知らせまで。

2010-01-28

Kar doya doya yağsın!!! / 雪やこんこん

28 Ocak, 2010 - 1月28日(木)

 Kar... bu insanı canlandırır değil mi? Hava soğuk da yine de dışarıya çağırıyor bizi. İşte bu soğuk havaya çıktım arkadaşımla beraber.
 雪、それは人をウキウキさせる、ものじゃないですか? 寒いけど、それでもわたしたちを外にいざないます。というわけで、この寒空に飛び出しました、友だちといっしょに。

 Kurtuluş Parkı'nın kar manzarası..
 クルトゥルシュ・パークの雪景色。

 Bunu da Kurtuluş Parkı'nda çektim. Birinin yapmış kardan adam... Arkasında donmuş havuz...
 これもクルトゥルシュ・パークで撮りました。誰かが作った雪だるま……。後ろには凍った池が……。

Kara sevgililer çok yakışır... değil mi?
 雪には、恋人たちがよく似合います。そう思いませんか? :D 












 İşte ağaçlar da burada şurada konuşmaya başlamış... ''Beni öp, beni öpseneeeeee!!'' ''Seni seviyorrrrrrrrrrrrrrum!! beni seviyorsan öp beniiiiiiii...'' :p
 ってなわけで、木々たちもあちらこちらで話し始めたようです。「わたしにキスして、わたしにキスしてよぉぉぉぉぉ!!!」「あなたが好きよぉぉぉぉぉぉぉっ!! わたしが好きならキスしてよ、わたしにぃぃぃぃぃぃっ!!!」












 Karlı Kocatepe Cami... Niye böyle hissediyorum bilmiyorum ama camilerin hepsi kara çok yakışır bence.
 雪のコジャテペ・ジャーミー。なんでこんなふうに感じるのか分からないけど、モスクって雪にとても似合うと思う。









 En sonda tanıtayım... :D Yol kapalı işareti. İlk gördüğümde ne olduğunu anlamadım, bunun yanında bir adam vardı ve arabalara birşeyler söylüyordu... Evet, bu yol kapalı işaretiydi... Oluklu karton ve pet şişe ile yapılmış hazırlıksız işaret. Çok komik ama çok seviyorum böyle anlayışı... :D
 最後にご紹介しましょう……、通行止めのサイン。最初に見たときは、何なのか分かりませんでした。この近くに男の人がいて、車の運転手に何ごとか言っていて……、そう、通行止めのサインだったのです。段ボールとペットボトルで作られた即席サイン。めっちゃ笑えるけど、めっちゃ好き、このセンス!!! (^▼^) 

Romantik??? / ロマンチック?

28 Ocak, 2010 - 1月28日(木)

 Dün akşam saat 9 cıvarından kar yağmaya başladı...
 きのうの晩9時頃から雪が降り始めました。
 Karlı gece içinde birini beklemiş bir adam... / 雪の夜のなかで誰かを待っている男の人……。

 Yağan karlara dalmış bir adam... Kar, niyeyi bilmiyorum da insanı düşünceye daldırır... / 降る雪に放心する男…… 雪は、なんでか分からないけど、人を物思いにふけらせる……。

  Göz açıp kapayıncaya kadar kar sokakları beyaza boyadı. / 瞬く間に雪が通りを白く染めた。。。

 Ve ertesi gün... (bu sabah) / そして次の日……(今朝)。
 Bu kış mevsiminin ilk kar manzarası. / この冬最初の雪景色。