2012-11-29

Tuhafiye ne? /トゥハーフィイェって何?


    Geçen arkadaşımdan dikiş makinesi ödünç alarak bir çanta yapacaktım ama yarı yolda ip bitmişti. Hemen eve en yakın yun satan yere gidip ipin olup olmadığını sordum ama ''Yok'' dediler. Fakat nerede satın alabileceğimi bilmediğim için tekrar sordum nerede olabileceğini. Kadın şöyle dedi; ''Tuhafiyeye git, … cami var ya, oraya doğru giderken var diyorlar.''
 先日、友だちからミシンを借りてカバンを作るはずだったのですが、途中で糸がなくなってしまいました。すぐに家に一番近い毛糸を売る店に行って、糸があるかどうかを尋ねましたが、「ありません」とのこと。とはいえ、どこで買えるか知らないのでもう一度どこにあるかを尋ねました。女性曰く「トゥハーフィイェに行きなさい。モスクがあるでしょう。そこに行く途中にあるって、みんな言ってるわ」。

    Benim kafamda soru işareti oluşturuluverdi. ''Tuhafiye ne?''
 わたしの頭ん中はクエスチョンマークです。「トゥハーフィイェって何?」

    Bu ''Tuhafiye'' kelimesini duyduğum ilkti ve kafamda bin soru işareti uçuşuyordu ''Tuhaf - iye mi?'' - neyse ''tuhafiye, tuhafiye'' diye diye aradım, buldum ip aldım.
 ''Tuhafiye'' という言葉を聞いたのは初めてで、頭の中はクエスチョンマークだらけです。「Tuhaf - iye(おかしな iye)って?」ー とにかく、「トゥハーフィイェ、トゥハーフィイェ」と言いつつ探し、見つけ、糸を買いました。

    Evet, ''Tuhafiye'' nedir? Başta çok garip geldi bana. Çünkü benim bildiğim ''tuhaf'' kelimesi, acayip ya da garip anlamına geliyor (İngilizcedeki ''odd'' ya da ''strange'' ile eş anlamlı). 
    Sevan Nişayan'ın etimolojik sözlüğüne göre ''tuhaf'' kelimesinde ''hediyeler, özellikle nadir ve emsalsiz bir hediye'' anlamı bulunmakta. Acaba tuhafiyede el işi ile alakalı eşyalar bulunduğu için - yani oradan alışveriş yapıp el işi çanta yaparsak tabi ki emsalsiz birşey olur… ondan mı tuhafiye denir???
 さて、''トゥハーフィイェ / Tuhafiye'' って何なのか。最初、とても変な感じがしました。というのも、わたしの知っている ''tuhaf'' という言葉は「変わった」「おかしな」という意味です(英語で言う odd とか、strange とかと同義)。
 セワン・ニシャヤンの語源辞典によると、''tuhaf'' という言葉には「贈り物、特に珍しく、他に類いのない贈り物」という意味があるとか。もしかして、トゥハーフィイェ(手工芸店)にはハンドメイドに関係するものがあるから、つまりそこで買いものをしてハンドメイドのカバンを作れば、もちろん他に類いのないものになるわけで……、だから ''トゥハーフィイェ'' って言われるのかしら?

    Etrafa bakınırsak kelimenin sonunda ''-ye'' gelen kelimeler de çok; mesela zücaciye, kırtasiye, nalburye, adliye, kameriye, askeriye… hatta bakkala da bakkaliye denirmiş. Yani bu kelimelerde bulunan -ye eki, yer anlamına geliyormuş. Ve jeton düştü!!! ''Aaaaa evet ya… mesela Süleymaniye en güzel örnek!!! Süleyman'ın yeri demek!!!''
 周りを見回せば、言葉の最後に ''-ye'' が来る言葉もたくさんあります。たとえば、ジュッジャージイェ(ガラスや陶器のものを売るお店/zucāc はアラビア語でガラス)、クリタスィイェ(文房具店/ḳirṭās はアラビア語で紙 )、ナルブルイェ(金物屋 *その他掃除用品、建築用品なんかも扱っている/naˁlbar はアラビア語で「蹄鉄や鉄製品、金物を売る人、場所)、アドリイェ(裁判所庁舎/adlī はペルシャ語で正義・公正に関するという意味)、kameriye(庭などにしつらえられた東屋/camarilla はイタリア語で小さな部屋)、askeriye(軍隊/askar はアラビア語で、laşkar はペルシャ語で軍隊)……、さらには ''bakkal(食料雑貨店)'' という言葉も ''bakkaliye / バッカリイェ(baḳḳāl  はアラビア語で野菜を売る者、八百屋、野菜栽培業者)'' と言われるそうで。つまり、この言葉に見られる ''-ye'' 付加詞は、「~する場所」という意味なのだとか。そこで、ピーンッと来ました!!! 「あぁ~、そうかぁ~、たとえば ''Süleymaniye / スレイマニエ'' は最も分かりやすい例。Süleyman / スレイマンの場所ってことなのだっ!!!」

    İzmir'e geleli iki sene oldu ama daha tuhafiyeye gitmemişim. Bundan sonra daha çok etrafımı dolaşmam gerek. Dolaşırsam yine bilmediğim şeylerle karşılaşabilirim :)
 イズミルにやってきて2年が経ちましたが、まだトゥハーフィイェ/手工芸店には行ってませんでした。これからももっともっと周りを歩き回らなきゃ。歩き回ればきっとまた知らないモノに遭遇することでしょう。

2012-11-01

Metroda, yürüyen merdivende nasıl davranmalıyız? / メトロで、エスカレーターで、どうすべきか?


    Herşeyden önce hepinize bildiriyorum, bu yazıyı eşime ve arkadaşım Doğukan'a yazıyorum. Bu blogu, özel mesaj için kullanımış olacağım, şimdiden özür diliyorum.
 まず初めに、みなさんにお知らせしておきます。今回はわが伴侶と、友人のドーウカンに向けて書いています。このブログを、個人的なメッセージのために使うことになりますので、まずは陳謝いたします m(_ _)m

    Geçen go turnuvası için İstanbul'ya gittik ve hepimiz Taksim'den metroya biniyorduk. İstanbul'da oturanlar biliyorlardır, metroda yürüyen merdivenden inince yön işareti var; turuncu ayak izi ile şişhane, yeşil ayak izi ile osmanbey diye. Fakat, bu perona gelen yolcuları bölmek içindir, hangi ayak izi takip edilirse aynı yere çıkılıyor, çünkü Taksim'de peron ortada. Ama eşim ve arkadaşım bana inanmadı, ''Yanlış yola gidiyorsun.'' diye güldüler. Ben de inatla ''Yanlış değil, gelin beni takip edin'' dedim. Sonucı ne oldu? Doğru yere çıktık tabi :)
 先日、囲碁トーナメントに参加するためイスタンブルに行き、皆でタクシムからメトロに乗ろうとしていました。イスタンブルにお住まいの方はご存知でしょう、メトロでエスカレーターから降りると方向を示すサインがありますーーオレンジの足跡でシシハーネ、緑の足跡でオスマンベイと。とはいえ、これはプラットフォームにやってくる乗客を分割するためであって、どちらの足跡に従っても同じ場所に出ます。タクシムではプラットフォームは中央にあるのですから。ところが、伴侶と友だちはわたしを信じず、「間違ってるよ」と笑いました。わたしも頑に「間違いじゃない。おいで、わたしに付いてきて」と言いました。結果、どうなったか? 正しい場所に出ましたよ、もちろん。

    Bu olaydan sonra eşim, Doğukan'a anlatmaya başladı; ''Ya biliyor musun, karım metrodan inince her zaman 100 adım atıyor hızlıca. Beni beklemeden gidiyor.'' ''Mesela yürüyen merdivenlerde de öyle, merdivenden inince aynı şekilde hızlıca gidiyor.''
 この出来事のあと、わが伴侶がドーウカンに説明し始めました。「知ってるか? こいつはメトロから降りるといつも大急ぎで100歩歩くんだ。俺のことなんか待たないでスタスタ行くんだよ。」「たとえば、エスカレーターでも同じ。降りると同じようにスタスタ行っちゃうんだぜ。」

    Benim açıklamam ise şuydu; ''Bilmiyor musunuz? Metrodan inince neden hızlıca gitmeniz gerekir? Çünkü arka arkaya insanlar iniyor. İndiğiniz yerde durunca inenlerin akıntısını durduruyorsunuz. Hatta tehlike de olabilir. Göreceksiniz, siz orada durun, inenler sizi ezecekler!!!'' ''Yürüyen merdivende de öyle. Eğer siz çıktığınız yerde durursanız arkadan gelenler çıkamıyor ve orada merdivenden düşebilirler… O yüzden metrodan, yürüyen merdivenden inince hemen oradan gitmeniz gerek.''
 わたしの説明は言うとーー。「知ってるの? メトロから降りたらどうしてスタスタ行かなくちゃいけないのか。だって、後から後から乗客が降りてるんだよ。降りた場所でモタモタしてたら降りる人たちの流れを止めることになっちゃう。それどころか危険なんだから。分かるでしょう、そこで止まってごらんなさい。降りる人たちに踏み潰されちゃうから!!!」「エスカレーターでも同じこと。もし降りたところで止まったら、後ろから来る人たちが降りられないじゃん。エスカレーターから落ちちゃうじゃん……。だから、メトロやエスカレーターから降りたら、すぐにそこからどかなきゃいけないの。」

    Arkadaşım Doğukan, bunu duyunca şöyle dedi; ''Burası Japonya değil… Biz Türküz, metrodan inince orada durup etrafımıza bakarız, of deriz, ahahaha…'' Böylece eşim ve Doğukan, gözleri yaşartarak bir süre çok güldü.
 友だちのドーウカンは、これを聞いてこう言いました。「ここは日本じゃないんだから。俺たちゃトルコ人だよ。メトロから降りたらそこで止まって周りを見渡すし、あーぁって一息つくんだよ。アハハハハッ……。」こんなふうに、わが伴侶とドーウカンは涙を流しながらひとしきり大笑いしたのでした。

    Acaba öyle mi? İstanbul Metro artık çok kalabalık. Japonya gibi olmayacağına emin misiniz?
    Bu blogu okuyan siz ne dersiniz?
 本当にそうかしら? イスタンブルのメトロは既にかなり混雑しています。日本のようにならないって言い切れますか?
 このブログを読んでいるあなたは、どう思いますか?