2024-06-24

Bir o kadar yakın ama o kadar uzak, Sakız Adası / とーっても近くて、同じぐらい遠いキオス島

    Bu sene çok hareketli geçiyor.

    Yıl başında Japonya'daydık, Şubat sonu döndük, sonra bir süre Ankara'ya gittik.

    Mart sonu, seçim için oturma kaydı olan Göcek'e.

    Nisan başları, Ramazan Bayramında araba ile 5 gün İstanbul'a - ama şehir içinde değil, dışında bir yere. Bayram hareketleri ile ters hareket olduğu için hiç trafiğe yakalanmadık.

    Mayıs başı eşimin yeğeninin düğüne katılmak üzere tekrar Göcek'e. Sonra bir önceki yazıda bahsettiğim gibi tekrar İstanbul'a. İzmir'e döndükten iki gün sonra kayınvalideler İzmir'deki yazlığa geleceği için oraya. Oradan da bir noter işi için Sakız adasına gittik. (Pazar sabahından feribota binip, Pazartesi işi halledip akşamki feribot ile döndük)

    Şimdi ise Uluborlu'dayız. Artık bütün yaz burada yavaş yavaş, rahat rahat geçireceğimizi umuyoruz. Pek hareket etmeden, buranın tadını çıkaracağız.

 今年はとても移動が多い。

 年初は日本で過ごした。2月末にトルコに戻り、その後ちょっとアンカラに行った。

ウルボルルのお花

 3月末は選挙があったので、住民票のあるギョジェキへ。

 4月の最初、ラマザン・バイラムの時には5日間イスタンブルへー街中ではなく、郊外だったけど。バイラムの国民大移動とは逆方向の移動だったため、渋滞には巻き込まれれなかった。

 5月の最初、つれあいの姪っ子の結婚式に参加するため再びギョジェキへ。その後ひとつ前のブログに書いたように再びイスタンブルへ。イズミルに戻った2日後には義母たちがイズミルにあるサマーハウスに来ることになっていたので、そちらへ。そこから公証人手続きのためにキオス島へ行ってきた。(日曜の朝にフェリーボートに乗り、月曜日に手続きを済ませて夕方のフェリーボートで帰宅)

 現在はウルボルルにいます。もう夏の間はずっとここでゆっくりと、心おだやかに過ごしたい。あんまり移動せず、この田舎の良さを存分に満喫したい。

    Evet, bugün Sakız Adasından bahsedeceğim:

    Sakız Adası, Çeşme / İzmir'deki feribot iskelesinden yaklaşık 30 dk - 1 saatte gidilebilecek bir Yunan adası. O kadar yakın ki, Yunanistan'da olduğumuz halde hep Türkiyedeki telefon ve internet hattı kullanabildik. Arada bağlantı kopabiliyor fakat kıyılarıda çekiyor, sadece 2 gün olduğu için bu kesik bağlantı yetti bize.

    Evet, bir o kadar yakın ama farklı bir ülke.

 さて、今日はキオス島について話したいと思います。

 キオス島は、イズミルにあるチェシメのフェリーボート乗り場から約30分〜1時間程度で行けるギリシャの島。それほど違いので、ギリシャにいるけれども、ずっとトルコの電話電波、インターネット電波を使うことができた。ときどき接続が途切れたけれど、湾岸では繋がったし、2日しか滞在しないのでこの接続の切れる電波で十分だった。

 そう、それほど近い、けれどとっても異なる国。

    En çok şaşırdığım şey ise orada çöplerin ortalarda olmaması. İlk gün, yeldeğirmeni olan yere gittik. Bir adam tek başına denizde keyif çıkarıyordu. Deniz, Davutlar'daki Milli park içindeki plajlara benziyor, çakıl taşlı küçük plaj ama o sahilde hiçbir çöp görmedim. Oturulacak bankalar var, orada yemek yiyenleri de gördüm. Demek ki çöpleri kendileri toplayıp götürüyor ya da oralarda bir çöp tenekesine atıyorlar. 

    Akşam, güneş batarken de bu sefer şehir merkezinden havalimanı tarafına uzanan yolu takip ettik. Denizi gören yol olduğu için oldukça koşu, yürüyüş yapan var. O yol üzerinde de plaj var, bu taraf kumlu. Yanında bir bakkal da mevcut. Fakat yine çöp görmüyorum. Bir tane görürüm herhalde dedim ama bir tane bile görmedim. Bu bir gerçek. Bu arada sadece plajda değil, bütün yol boyunca çöp görmedim.

 一番びっくりしたのは、キオス島ではゴミが落ちてないってこと。最初の日、風車のある場所に来ました。男性がひとり、海で泳いでた。海はダブットラルの国立公園内の浜辺のよう(アイドゥン県クシャダスにある国立公園)。小石の広がる小さな浜辺なのだけど、チリひとつ落ちていない! 人々が座れるベンチもあるし、そこで食事している人たちもいた。つまり、みんな自分のゴミは自分で持ち帰っているか、そこにあるゴミ箱に捨てている。

 夕方、陽が落ちる頃、今度は街の中心から空港方面へと伸びる道を歩いた。海を臨む道なので、たくさんのランナーやウォーキングをする人がいる。その道の途中にもビーチがある。こちらは砂浜。そばには売店も。けれどやっぱりゴミが落ちていない。ひとつくらいは落ちてるだろう、と思っていたけど、落ちていない! これ、本当の話。ところで浜辺だけでなく、3キロほどの道程でまったくゴミは落ちていなかった。

    Geçen Almanya'da oturan bir Türk arkadaşım yazdı bana. ''Burada çöpümüzü kendimiz taşıyoruz kamyona'' (Kendisi şikayet için söylemedi bunu. Türkiye'de hemen hemen herkes şımartılmış olduğundan bahsediyor) 

    İlk Türkiye'ye gezmeye geldiğimde de ''Neden yollara çöp atılıyor?'' diye sormuştum. Cevap şuydu: Çöpçüler temizliyor.

 先日、ドイツに住むトルコ人の友人がメッセージを送ってきた。「ここじゃあ(家の)ゴミは自分たちで持ってくのよ、ごみ収集車に」(彼女はこれを不平不満として言ったのじゃあない。トルコではほぼすべての人が甘やかされている、と言う意味で言ったのだ。)

 初めてわたしがトルコに旅行に来た時、「なんで道にゴミを捨てるの?」と聞いたことがある。その答えは「清掃員が掃除するから」。

     Bu sadece sokaklarda başlamıyor bence. Evdeyken yemek yiyince anne götürsün değil, herkes kendi tabağını mutfağa götürse? Okulda da kantinde bir şeyler yedikten sonra çöpleri bırakmamayı öğretse? Kendi sınıfını kendileri temizlese? (Kendi temizlediği zaman kirletmeden kullanmayı da öğrenir) Alışveriş merkezindeki yemek katında yediklerimizi kendimiz toplayıp götürsek? (IKEA'da yapıyoruz bunu, değil mi?) 

 これは、ただ通りでだけ起こることじゃないと思う。家にいる時、ご飯を食べたあとお母さんが持っていってくれたらいい、じゃなく、自分で使った皿を台所に持っていったら? 学校の売店で何かを食べたあと、そのゴミをそのままにしちゃいけないって教えたら? 自分たちの教室を自分たちで掃除したら?(自分でやると汚さずに使おうってことも覚える) ショッピングセンターのフードコートで食べたものを自分で処理したら?(イケアではみんなやってるよね?)

    Bu tarzı konuları konuşunca ''Eğitim şart'' diyenler olur ama buradaki eğitim üniversiteye kadar okumak ile alakalı değil. İnsanlık eğitimi ile alakalı. Çünkü üniversiteden  mezun olunca çöp atmıyor değil. Marmaris'in bir koyunda Sadun Boro anma gününe gittiğimizde onun yüzü bastılırmış tişört dağıtıldı. Oraya gelenler hepsi eğitimli, hayat tecrübeli olan insanlar. Ama 2 metre ötede çöp torbası olduğu halde tişörtün ambalaj plastiğini bırakıyorlardı. 23 Nisan etkinliğinde sokaklarda olan saksılara çöp sıkıştıranları gördüm. Yine çöp kutusu 3 metre ötede. Pazartesi sabahı İzmir sahilinde yürürsek rezalet durumu görüyorsunuz.

    Biri temizliyor düşüncesi, hiçbir şey güzelleştirmiyor. Belediyeler de sokaklar süpüren çöpçü çalıştırmayı bıraksınlar. Başka bir şey için çalışsınlar. 

    Yakınımızdaki bir ülkede çöp yok, ama burada dopdolu... Bu tamamen alışkanlıklar ile alakalı. Bir gün de olacak bir şey değil ama bir yerden başlamamız lazım.

 こういったことを話題にすると「教育が大切」って言われるけど、ここでいう教育は大学まで学ぶこととは関係がない。人としての教育ってこと。なぜなら大学卒でもゴミを捨てているから。マルマリスでサードゥン・ボロ氏の追悼式に行った時も、彼の顔がプリントされたTシャツが配られた。そこに来ている人たちはみんな大学教育を受けた、人生経験を積んだ人たち。でも2メートル先に用意されたゴミ袋があるにも関わららずTシャツを包装していたナイロン袋をそのままにしていらっしゃった。4月23日のイベント(トルコの子どもの日)でも、通りにある花壇にゴミを押し込んでいる人たちを見た。ゴミ箱はわずか3メートル先にあるのに。月曜日にイズミルの海岸線を歩けば目を覆う状況、ご存知でしょう?(ゴミだらけです)

 誰かが掃除するから、片付けるから、という考えは何の役にも立たない。市や町も、通りを掃く清掃員を働かせるんじゃなくて、別の仕事をさせた方がいい。

 あんなに近い場所なのに、ゴミがなくて、ここではゴミだらけ。これって完全に習慣の問題だと思う。もちろん1日で変わることじゃないけれど、どこからか始めなくては!

2024-06-16

Ah İstanbul, İstanbul... / あぁ、イスタンブル、イスタンブル...

    Mayıs sonu - Haziran başı, 6 günlüğüne İstanbul'a gittim.

    30 Mayıs'ta eşimin arkadaşının stand-up gösterisi olacaktı, 3 Haziran'da da İzmir'deki Japonya Derneği: JİKAD - Japonya İzmir Kültürler Arası Dostluk Derneği başkanı Arzu, Japonya İmparatorundan Yükselen Güneş, Altın ve Gümüş Işıklar Nişanı alacaktı. (Tabi sözde İmparator diyorum, ama kendisi gelmiyor, onun yerine Japonya Konsolosluğunda verildi. Bu arada Mayıs başında Japonya'ya gidip İmparator Sarayı bahçesinde düzenlenen, İmparatorun da katıldığı törene de gidebiliyormuş, Fakat Arzu arkadaşları ile beraber güzel bir gün geçirmeyi tercih etti, İstanbul'da konsolosun konağında aldı) 

 5月末〜6月初め、6日間イスタンブルに行きました。

 5月30日につれあいの友人のスタンドアップショーがある予定で、6月3日にはイズミルの日本協会・JİKAD - 日本イズミル文化友好協会の協会長アルズが日本の天皇から旭日双光章という勲章を授与される予定でした。(天皇って言ってますが、実際に天皇が来るわけじゃなく、イスタンブルの日本総領事から授与。ところで5月の最初に日本に行って皇居の庭で開催される、天皇も参加する式典に行くこともできたのだとか。アルズは友だちたちと一緒に佳き日を過ごしたいとイスタンブル総領事の官邸で勲章を戴きました)


    Biraz  sözü uzattım. Asıl bugün yazmak istediğim şuydu: İstanbul taksileri.

    Ya arkadaşım, böyle taksi mi olur? Hemen hemen hiç durmuyor. bir yerden bir yere gidelim derken hiç durdurmak imkansız.

    İlk taksim'e indiğimde valizler var diye taksiye binmek istedik ama tabi gitmek istediğimiz yer yakın diye iki taksi reddetti bizi. Biri ''Ya ben buranın yabancısıyım da... nasıl gideceğimi bilmiyorum'' dedi, (Allah belanı versin, sen bilmeden nasıl taksi şöförü olursun, daha iyi bahane uydursana en azından!!!) diğeri ise ''Orası çok yakın'' dedi. (İkincisine ikna olduk, en azından doğru dürüst ifade ettti yani) Böylelikle valiz çeke çeke Cihangir'deki otele kadar yürüdük.

    Sonra sabahtan adaya gidelim diye kadar verdik. Ben Karaköy'den feribot çıkacağını düşündüm ama Kabataş'tan çıkıyor. Acilen taksiye binmemiz gerekiyor ama her gelen taksi bizi durmadan geçiyor. Bir tane durdu, Kabataş'a kadar götürdü, taksimetre 50 TL idi ama şöför ''indi bindi 90 lira'' dedi. Tarıtışacağımız vakit yok, tamam 90 TL ödeyip çıktık. Başta ''Dolandırıldık mı acaba?'' dedik ama  internetten bakınca gerçekten en düşük fiyat 90 TL imiş. Öyleyse yakın diye reddetme yani!!!

 ちょっと前置きが長くなりました。今日ここで書きたかったのはこれ:イスタンブルのタクシー。

 冗談もほどほどにしろっ、こんなタクシーってある? ほぼほぼつかまえることができないのです。ここからあそこまで行こうってのに、まったく捕まらない。

 最初、タクシム広場に来た時にスーツケースもあるし、タクシーで行こうと思ったのですが、近くだからと2台のタクシーが拒否。ひとりは「自分は、この辺の地理あんまり知らないから」と。(なめとんか、おんどりゃー! あんたが知らんで、どうやってタクシー運転手やってんだ。少なくとももうちょっとマシな言い訳考えろーっ!)もう一人は「そこはめっちゃ近いやん」と。(2台目の返事には納得しました。とりあえず正直に言うとる)こうして、私たちはスーツケースを引きながらジハンギリにあるホテルまで歩きました。

 その後、朝から島(ヘイベリ島ーイスタンブルには1時間ほどで行ける島々があります)に行こうと決めました。カラキョイからフェリーがあると思ったのですが、実際はカバタシュから。急いでタクシーに乗らなければなりません。けれど来るタクシーは皆素通り。やっと1台止まってカバタシュまで連れてってくれました。メーターは50リラだったけど、運転手は最低料金90リラだと。ここで議論する時間はなく、90リラを支払って降りました。最初はボラれたか? と思いましたが、後で調べてみると本当に最低料金90リラでした。だったら「近い」という理由で乗車拒否するなよ!

    Aslı olay bundan sonra başlıyor. O gün 31 Mayıs'tı ve Taksim meydanında Gezi Parkı protestosunun 11. yıldönümü olarak bir araya gelelim deniyordu. Biz turistiz, gitmiyoruz ama erken akşam (daha akşam 5 olmadan) Kabataş'a döndük, füniküler ile Taksim'e kadar gidecektik. Fakat girişi kapalı. Nedenini anlayamıyoruz. Yapacak bir şey yok, biz yürüyerek Taksim'e kadar gittik. Taksim meydanı, tamamen barikatlar ile çevirilmiş, her yerden polis kaynıyordu. İstiklal Caddesi'ne yan tarafından giren sokaklar da her köşesinde barikatlar var, polisler var. Bu nedir? 

    15 Temmuz demokrasi bayramı diyorsunuz ama demokrasi böyle bir şey mi yani. Yapmak istiyorlarsa yapsınlar, kendini özgürce ifade etme hakkıları var. Fakat o gün saat 15:00 civarı, İstanbul Valisi tarafından Taksim meydanı'na ulaşabilecek metro hatları kapatılmış ve yürüyerek otele dönmek zorunda kaldık. 

    Otele döndüğümüzde bu ne böyle diye sorduk: Biz alıştık dediler. Hep yapıyorlar dediler. 1 Mayıs olsun, Gezi yıldönümü olsun, insanların bir araya gelecek zamanı, bu şekilde engelliyorlarmış! Valla 15 Temmuz demokrasi bayramında ne yapacaklar merak ettim. * Pardon doğru adı ''15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü'' imiş. 

    İnsanların bir araya gelmesi istenmiyor, ama bir yandan da başka bir gün olunca ''Birlik'' olabiliyor nasıl çelişikilik bu.

 そして本当の事件はこれから始まります。その日は5月31日で、タクシム広場ではゲズィ公園のデモ運動の11周年が企画されていました。私たちはツーリストなので行く気はありませんでしたが、夕方早め、5時前にカバタシュに戻り、地下ケーブルカーでタクシム方面に戻る予定でした。ところが入り口が閉まっています。理由がわかりません。かと言ってなすべきこともなく、歩きでタクシムまで戻りました。そこは完全にバリケードで囲われ、集められた警察官がそこかしこに! イスティクラル通りに繋がるすべての横道にもバリケードが築かれ、警官がゴロゴロ。なんだこれ!?

 7月15日は民主主義の日って言うけど、民主主義ってこんなこと? したいことができる、それぞれが自由に自分を表現する権利がある。けれど、あの日午後3時ごろ、イスタンブル県知事(日本語にするとこうなるけど、実際には選挙で選ばれる人ではなく、国から任命される人なので、日本の県知事とは違う)がタクシム広場に通じるメトロなどを停止したそう。おかげで私たちは歩いてホテルに帰るハメに陥った。


    Neyse konu bu değil. Konu İstanbul taksisi.

    3 Haziran, kaldığımız otelden başka bir otele geçiyoruz, ve otele taksi çağırmasını istedik. Gelmiyorlar dediler. Yani ancak 30 dakikada gelir diyor. Ne? Neden? 

    Diyorlar ki genelde havalimanına gitmiyorsa taksiler gelmiyormuş. O zaman butik otelde kaldığımız için böyle muamele görüyoruz diye düşünmüştüm ama yanılıyormuşum. 

    O gün otelden İstanbul Konsolosluğun konağına gidiyoruz. Tören akşam 7'de başlıyor ama erkenden çıkalım diye 6'a 10 kala filan çıkıyoruz. Otele taksi çağırmasını istedik. Yine aynı cevap: Havalimanına gitmediği sürece gelmiyor. Oteldekiler de yardımıcı olamıyor. Çaremiz yok.

 それは置いといて。主題はこれじゃなく、イスタンブルのタクシー。

 6月3日、それまで滞在したホテルから別のホテルに移ろうと、ホテルにタクシーをお願いしました。ホテル側は「来ない」と。来ても30分以上かかる、と。はぁ? どう言うこと?

 ホテルの人が言うには、通常空港に行く、という場合でない限りタクシーは来ない。その時は小さなホテルに泊まったからこんな扱いなのか?と思ったのですが、どうやらそうではなかったのです。

 同日、別のホテルからイスタンブル総領事の官邸へ向かおうとしていました。授与式は夜7時からですが、早めに出ようと6時10分前に外へ。ホテルへタクシーをお願いしましたが、やはり同じ返事。空港に行かない場合は来ない。ホテルのスタッフもこの件はサポートできない状態。万事休す。

    Otelin yol karşısında bir taksi duruyor, biz de oraya gidiyoruz ama içinde şöför yok. İstanbul'da şu an büyük tabelada ''Über çalışıyor'' yazıyordu ama bu normal über değil, yine taksilere gidiyor tüm çağırılar için. Über'den de çağırdık ama yine gelmiyor. Yapacak bir şey yok, otobüs durağına kadar yürüdük, orada otobüs bekleyerek taksi çevirmeye deniyoruz ve Allah'tan bir tane durdu, hemen bindik. Yoksa törene geç kalacaktık. 

    Törende İstanbul'da oturan biri ile tanıştık, taksi konusunu konuştuk. Turist de olsa İstanbul'da oturan olsa fark etmez, taksi yakalamak mümkün değil dedi. Aslında olması gerekenin 3'te bir mi ya da 2'de bir mi, o kadar az taksi varmış. O yüzden millet zor durumda, fakat taksi koperatifi de sayısı çoğalmasını istemiyormuş, kendilerini korumak için. Durumu dehşet verici. 

    Bu seferki İstanbul deneyiminden İstanbul'a gitme hevesimi kaybettim. Tabi ki sadece İstanbul'da olanlar var ama bizde Vali bey gibi özel şöför yok, araba yok. İlla toplu taşıma veya taksiye binmek zorundayız. Ama ortada taksi yok. Yok! Yok! Yok! 

 ホテルの向かいの道に止まっているタクシーを見つけ、そこまで行ってみたけれど中に運転手がいない。イスタンブルでは現在大きな広告板に「ウベル、動作中」と書いてある。でもこれはみんなが知っているウベルじゃなく、リクエストはすべてタクシーに行くようになっている。ウベルからも呼んでみたけどやはり来ず。もう万策尽きた、とバスの停留所に向かい、バスを待ちながらタクシーを捕まえようと手を挙げる。神はいるもの! 1台が止まり、なんとか乗れた。乗れなかったら、勲章授与式に間に合わなかったよ。

 授与式でイスタンブルに住む方と知り合い、タクシーについておしゃべりした。観光客であろうが、在住者であろうが関係なし。イスタンブルでタクシーを捕まえるのは至難の業なのだとか。実際、必要なタクシー数の2分の1、あるいは3分の1しかタクシーが動いていない状態で、みんなタクシー飢饉。それなのにタクシー協会は自分たちを守るために数が増えるのを良しとしない。もう最悪の状態。

 今回のイスタンブルの体験を踏まえ、もはやイスタンブルは行きたいと思う場所でなくなった。もちろんイスタンブルにしかないものもたくさんある。でも、私たちには県知事みたいに自分専用の運転手がいるわけでも、車があるわけでもない。とにかく公共の交通機関かタクシーを利用するしか方法がない。けれど、タクシーはいねーっ! いねーっ!っつったらいねーっ!

    Türkiye oldukça hayret verici bir ülke. Bu 1 - 2 sene enflasyon oranı yılda %70 civarı. Yani 2 senede 1.5 kat fiyatlar yükseldi demek. Kiralar arttı, 1 senelik sözleşme var ve kirası 1 senede 2 kat 3 kat oluyor. Böyle yaşanmaz diyorum ama yaşanıyor bir şekilde. Alışveriş merkezi, insanlar ile dolu. Herkes dışarıda yemek yiyor. Taksiye karşı şikayetler dolu, ama durum değişmiyor ve insanlar bir şekilde uyum salıyor. Valla bravo!

 トルコは本当に驚く国です。ここ1ー2年のインフレ率は年70%ほど。つまり、2年で価格が1•5倍になったってこと。賃貸料も高騰中だし、1年の賃貸契約で、1年後には2倍、3倍の賃料が要求される。これじゃあ住めない、と思うのだけど、なぜかみんな生きている。ショッピングセンターは人でいっぱい。みんな外でご飯を食べたりしている。タクシーに対しても不平不満は溜まる一方。でも、状況は変わらない。人々はなんとかその暮らしに沿って生きている。ほんと、すごい。