Bu sene çok hareketli geçiyor.
Yıl başında Japonya'daydık, Şubat sonu döndük, sonra bir süre Ankara'ya gittik.
Mart sonu, seçim için oturma kaydı olan Göcek'e.
Nisan başları, Ramazan Bayramında araba ile 5 gün İstanbul'a - ama şehir içinde değil, dışında bir yere. Bayram hareketleri ile ters hareket olduğu için hiç trafiğe yakalanmadık.
Mayıs başı eşimin yeğeninin düğüne katılmak üzere tekrar Göcek'e. Sonra bir önceki yazıda bahsettiğim gibi tekrar İstanbul'a. İzmir'e döndükten iki gün sonra kayınvalideler İzmir'deki yazlığa geleceği için oraya. Oradan da bir noter işi için Sakız adasına gittik. (Pazar sabahından feribota binip, Pazartesi işi halledip akşamki feribot ile döndük)
Şimdi ise Uluborlu'dayız. Artık bütün yaz burada yavaş yavaş, rahat rahat geçireceğimizi umuyoruz. Pek hareket etmeden, buranın tadını çıkaracağız.
今年はとても移動が多い。
年初は日本で過ごした。2月末にトルコに戻り、その後ちょっとアンカラに行った。
ウルボルルのお花 |
3月末は選挙があったので、住民票のあるギョジェキへ。
4月の最初、ラマザン・バイラムの時には5日間イスタンブルへー街中ではなく、郊外だったけど。バイラムの国民大移動とは逆方向の移動だったため、渋滞には巻き込まれれなかった。
5月の最初、つれあいの姪っ子の結婚式に参加するため再びギョジェキへ。その後ひとつ前のブログに書いたように再びイスタンブルへ。イズミルに戻った2日後には義母たちがイズミルにあるサマーハウスに来ることになっていたので、そちらへ。そこから公証人手続きのためにキオス島へ行ってきた。(日曜の朝にフェリーボートに乗り、月曜日に手続きを済ませて夕方のフェリーボートで帰宅)
現在はウルボルルにいます。もう夏の間はずっとここでゆっくりと、心おだやかに過ごしたい。あんまり移動せず、この田舎の良さを存分に満喫したい。
Evet, bugün Sakız Adasından bahsedeceğim:
Sakız Adası, Çeşme / İzmir'deki feribot iskelesinden yaklaşık 30 dk - 1 saatte gidilebilecek bir Yunan adası. O kadar yakın ki, Yunanistan'da olduğumuz halde hep Türkiyedeki telefon ve internet hattı kullanabildik. Arada bağlantı kopabiliyor fakat kıyılarıda çekiyor, sadece 2 gün olduğu için bu kesik bağlantı yetti bize.
Evet, bir o kadar yakın ama farklı bir ülke.
さて、今日はキオス島について話したいと思います。キオス島は、イズミルにあるチェシメのフェリーボート乗り場から約30分〜1時間程度で行けるギリシャの島。それほど違いので、ギリシャにいるけれども、ずっとトルコの電話電波、インターネット電波を使うことができた。ときどき接続が途切れたけれど、湾岸では繋がったし、2日しか滞在しないのでこの接続の切れる電波で十分だった。
そう、それほど近い、けれどとっても異なる国。
En çok şaşırdığım şey ise orada çöplerin ortalarda olmaması. İlk gün, yeldeğirmeni olan yere gittik. Bir adam tek başına denizde keyif çıkarıyordu. Deniz, Davutlar'daki Milli park içindeki plajlara benziyor, çakıl taşlı küçük plaj ama o sahilde hiçbir çöp görmedim. Oturulacak bankalar var, orada yemek yiyenleri de gördüm. Demek ki çöpleri kendileri toplayıp götürüyor ya da oralarda bir çöp tenekesine atıyorlar.
Akşam, güneş batarken de bu sefer şehir merkezinden havalimanı tarafına uzanan yolu takip ettik. Denizi gören yol olduğu için oldukça koşu, yürüyüş yapan var. O yol üzerinde de plaj var, bu taraf kumlu. Yanında bir bakkal da mevcut. Fakat yine çöp görmüyorum. Bir tane görürüm herhalde dedim ama bir tane bile görmedim. Bu bir gerçek. Bu arada sadece plajda değil, bütün yol boyunca çöp görmedim.
一番びっくりしたのは、キオス島ではゴミが落ちてないってこと。最初の日、風車のある場所に来ました。男性がひとり、海で泳いでた。海はダブットラルの国立公園内の浜辺のよう(アイドゥン県クシャダスにある国立公園)。小石の広がる小さな浜辺なのだけど、チリひとつ落ちていない! 人々が座れるベンチもあるし、そこで食事している人たちもいた。つまり、みんな自分のゴミは自分で持ち帰っているか、そこにあるゴミ箱に捨てている。夕方、陽が落ちる頃、今度は街の中心から空港方面へと伸びる道を歩いた。海を臨む道なので、たくさんのランナーやウォーキングをする人がいる。その道の途中にもビーチがある。こちらは砂浜。そばには売店も。けれどやっぱりゴミが落ちていない。ひとつくらいは落ちてるだろう、と思っていたけど、落ちていない! これ、本当の話。ところで浜辺だけでなく、3キロほどの道程でまったくゴミは落ちていなかった。
Geçen Almanya'da oturan bir Türk arkadaşım yazdı bana. ''Burada çöpümüzü kendimiz taşıyoruz kamyona'' (Kendisi şikayet için söylemedi bunu. Türkiye'de hemen hemen herkes şımartılmış olduğundan bahsediyor)
İlk Türkiye'ye gezmeye geldiğimde de ''Neden yollara çöp atılıyor?'' diye sormuştum. Cevap şuydu: Çöpçüler temizliyor.
先日、ドイツに住むトルコ人の友人がメッセージを送ってきた。「ここじゃあ(家の)ゴミは自分たちで持ってくのよ、ごみ収集車に」(彼女はこれを不平不満として言ったのじゃあない。トルコではほぼすべての人が甘やかされている、と言う意味で言ったのだ。)初めてわたしがトルコに旅行に来た時、「なんで道にゴミを捨てるの?」と聞いたことがある。その答えは「清掃員が掃除するから」。
Bu sadece sokaklarda başlamıyor bence. Evdeyken yemek yiyince anne götürsün değil, herkes kendi tabağını mutfağa götürse? Okulda da kantinde bir şeyler yedikten sonra çöpleri bırakmamayı öğretse? Kendi sınıfını kendileri temizlese? (Kendi temizlediği zaman kirletmeden kullanmayı da öğrenir) Alışveriş merkezindeki yemek katında yediklerimizi kendimiz toplayıp götürsek? (IKEA'da yapıyoruz bunu, değil mi?)
これは、ただ通りでだけ起こることじゃないと思う。家にいる時、ご飯を食べたあとお母さんが持っていってくれたらいい、じゃなく、自分で使った皿を台所に持っていったら? 学校の売店で何かを食べたあと、そのゴミをそのままにしちゃいけないって教えたら? 自分たちの教室を自分たちで掃除したら?(自分でやると汚さずに使おうってことも覚える) ショッピングセンターのフードコートで食べたものを自分で処理したら?(イケアではみんなやってるよね?)
Bu tarzı konuları konuşunca ''Eğitim şart'' diyenler olur ama buradaki eğitim üniversiteye kadar okumak ile alakalı değil. İnsanlık eğitimi ile alakalı. Çünkü üniversiteden mezun olunca çöp atmıyor değil. Marmaris'in bir koyunda Sadun Boro anma gününe gittiğimizde onun yüzü bastılırmış tişört dağıtıldı. Oraya gelenler hepsi eğitimli, hayat tecrübeli olan insanlar. Ama 2 metre ötede çöp torbası olduğu halde tişörtün ambalaj plastiğini bırakıyorlardı. 23 Nisan etkinliğinde sokaklarda olan saksılara çöp sıkıştıranları gördüm. Yine çöp kutusu 3 metre ötede. Pazartesi sabahı İzmir sahilinde yürürsek rezalet durumu görüyorsunuz.
Biri temizliyor düşüncesi, hiçbir şey güzelleştirmiyor. Belediyeler de sokaklar süpüren çöpçü çalıştırmayı bıraksınlar. Başka bir şey için çalışsınlar.
Yakınımızdaki bir ülkede çöp yok, ama burada dopdolu... Bu tamamen alışkanlıklar ile alakalı. Bir gün de olacak bir şey değil ama bir yerden başlamamız lazım.
こういったことを話題にすると「教育が大切」って言われるけど、ここでいう教育は大学まで学ぶこととは関係がない。人としての教育ってこと。なぜなら大学卒でもゴミを捨てているから。マルマリスでサードゥン・ボロ氏の追悼式に行った時も、彼の顔がプリントされたTシャツが配られた。そこに来ている人たちはみんな大学教育を受けた、人生経験を積んだ人たち。でも2メートル先に用意されたゴミ袋があるにも関わららずTシャツを包装していたナイロン袋をそのままにしていらっしゃった。4月23日のイベント(トルコの子どもの日)でも、通りにある花壇にゴミを押し込んでいる人たちを見た。ゴミ箱はわずか3メートル先にあるのに。月曜日にイズミルの海岸線を歩けば目を覆う状況、ご存知でしょう?(ゴミだらけです)誰かが掃除するから、片付けるから、という考えは何の役にも立たない。市や町も、通りを掃く清掃員を働かせるんじゃなくて、別の仕事をさせた方がいい。
あんなに近い場所なのに、ゴミがなくて、ここではゴミだらけ。これって完全に習慣の問題だと思う。もちろん1日で変わることじゃないけれど、どこからか始めなくては!