── 以前、織物をやってらっしゃったと先ほどおっしゃってましたが、いま、この桐生市に住んでいるのも、そのことが理由ですか。
Daha önce kumaş dokumasını yaptığını söylediniz. Şu an bu Kiryu şehrinde oturmanız da bu yüzden mi?
メッテ(以下M): はい、そうです。34年前も桐生に住んでいたんです。15歳のときに、フランスの「ゴブラン織」を知って、夢中になりました。それで、高校を卒業したあとに、フランスで1年、織物をやりました。
Evet, öyle. 34 yıl önce de Kiryu'da oturdum. 15 yaşındayken Fransa'nın Gobelins dokumayı tanıdım ve hayran kaldım. O yüzden liseden mezun olduktan sonra Fransa'da bir sene kumaş dokumasını öğrendim.
── 翻訳の前に、織物。
Çeviriden önce kumaş dokuması.
M: そのときに川端康成の本に出会って、日本に興味を持ったんです。そこで、大学へ入って人類学の勉強をしていたんですけど、そのうちに、日本の織物のことを調べたくなり、日本語と、日本の文化の大学に移ったんですね。
O zamanlarda Yasunari Kawabata'nın eserlerini okudum ve Japonya ile ilgilenmeye başladım. Üniversiteye girip antropoloji okuyordum ama gittikçe Japonya'daki dokuma kumaşlar araştırmak istedim, ondan sonra Japonca ve Japon kültürünü okuyabileceğim üniversiteye transfer oldum.
── 織物って、世界各地にありますよね。もちろんデンマークにも。
Dokuma kumaş, dünyanın her yerinde vardır. Tabi ki Danimarka'da da.
M: ええ。
Evet.
── その中で日本の織物に惹かれたのは、どうしてでしょう。
Neden Japon dokuma kumaşı ile ilgilendiniz?
M: 日本の絣(かすり)の展覧会を見て、デンマークの博物館で。それが、素晴らしいと思ったんです。
Japonya'nın KASURI kumaşının sergisi vardı Danimarka'daki müzede. O zaman çok etkilendim.
── 布を織っているときは、どういう気持ちになるものですか?
Kumaş dokurken ne hissediyorsunuz?
M: 幸せな気持ち。わたしが本当にやりたかったのは、手織り機(ばた)ですが、シュッシュッシュッとやってると、本当に‥‥幸せなんです。
Çok mutlu hissediyorum. Benim en çok yapmak istediğim el tezgahı ve sağa sola ip kaydırınca gerçekten.... mutlu oluyorum.
── 糸というあれだけ細いものを、1本1本積み重ねて、一枚の布がつくられるわけですが、そう考えると、織物って、すごいことですね。
İncecik ipler birer birer dokunarak bir yaprak kumaş yapılıyor. Böyle düşününce dokuma kumaş süper bir şey.
M: わたし、機織りしながら、イリオモテにも住んだことがある。
Ben kumaş dokumasını yaparak Iriomote Adası'nda da yaşadım.
── え、沖縄の西表島にも?
Nasıl yani? Okinawa'nın Iriomote Adası mı?
M: とても素晴らしい先生に出会って、わたしは、はじめて彼女の絹を見たときには、泣きました。
Çok iyi bir öğretmen ile tanıştım. Ben onun dokuduğu ipeği gördüğümde ağladım bile.
── 泣いた?
Ağladınız?
M: うん。
Evet.
── どうして?
Neden?
M: 素晴らしかった、美しかった。見たことのないシルクだった。
Çok güzeldi. Mükemmeldi. O zamana kadar görmediğim ipek dokuması idi.
── 織物というのは、時間をかけて、一段一段、経(たて)糸と緯(よこ)糸で織りなしていくわけですけれど、そのイメージが、ひとつひとつ、言葉に言葉をあてはめていく翻訳のイメージと、どこか重なるような気がします。
Kumaş dokuması, yeterince vakit alarak birer birer dikey ipler ve yatay ipler ile yapılıyor. Bu sanki birer birer kelimeye kelime uygulanılan çeviriye çok benziyor.
M: 正しいと思います。わたしは、言葉を織っています。そういう感覚があるんです。
Doğru söylüyorsunuz. Ben lisan dokuyorum. Öyle hissediyorum.
── あ、そうですか。
Oh, öyle mi?
M: ふさわしい柄をつくり出すために、ふさわしい色を選んだりしながら。そういうところも、似ているし。
Uygun desen ortaya çıkarmak için uygun renkler seçiyorsunuz filan..., bunlar çok benziyor.
── ええ。
Evet.
M: 時間がかかるところも、同じね。先にタテだけ織れないし、後からヨコを織ることもできない。
Vakit alması da aynı. Sadece dikey iple dokuyamıyor ve sonradan sadece yatay iple dokuyamıyorsunuz.
── つまり、一足飛びには進まない。
Yani hooop diye ilerlemiyor.
M: そういう意味で、織物と翻訳は同じだと思います。そういえば、桐生に住んでいる写真家の‥‥。
Bu anlamda kumaş dokuması ve çeviri aynı olduğu kanaatindeyim. Bu arada Kiryu şehrinde yaşayan fotoğrafçı...
── 石内都さん?
Bayan Miyako Ishiuchi mi?
M: そう、彼女も織物をやってんだって。
Evet, o da kumaş dokumasını yapmış.
── たしか、美大の織り科でしたよね。
Doğru hatırlıyorsam o da Sanat Üniversitesi kumaş dokuma bölümünden mezundu.
M: それが、いまでは、ちぎれたワンピースとかブラウス、そういう、ヒロシマの遺品の写真を撮ってる。
Evet, ve şimdi ise yıpranmış elbise veya gömlek gibi, Hiroshima Atom Bombası'nın anılarını fotoğraflıyor.
── 伊勢崎銘仙なんかも。
Onun çektiği Isezaki-Meisen (KAAURI kumaşunun bir çesidi) de güzeldi.
M: 素晴らしいお仕事をしていますね。布や織物との関わりが、いまでもまだ、続いてらっしゃる。
Çok hoş iş çıkarıyor. Kumaş veya dokuma kumaş ile olan ilişikiler hala devam ettiriyor.
── すごく不思議なものだと思います、布って。人間にとって、とても身近で、なくてはならないものですけれど、「じゃ、つくってみて」と言われても、おいそれとは無理じゃないですか。
Oldukça esrarengiz bir şey, kumaş. İnsanlara pek yakın ve olmazsa olmaz gibi bir şey ama ''O zaman sen yap'' dendiğinde hemen yapılabilecek bir şey değil.
M: そうね。
Evet.
── タオル1枚、つくれないと思います。自分ひとりでは。
Bir havlu bile yapamıyoruz, tek başımıza.
M: うん。
Doğru.
── いつも身近にあって、助けてくれる。ちょっとやそっとじゃ、つくれない。そんなところも似ていると思います、布と言葉って。
Her zaman yanımızda ve bize yardım ediyor ama kolay kolay yapılamıyor. Böyle düşününce kumaş ve çeviri gerçektem benziyor.
M: そうね、ほんとうに。あと、日本で素晴らしいと思うのは、わたしは「紙」だと思う。
Evet, sahiden.
Bir de Japonya'da kağıtlar da çok güzel kanımca.
── ああ、そのことも、よく聞きます。知り合いが写真集を持って、パリフォトとかに出展したりすると、「この紙は何だ」って、多くの人が、紙に反応するんだって。
Ah, ben de pek duymuştum. Benim tanıdığım Paris Foto Sanat Sergisi gibi bir yere fotoğraf kitabını götürüp sergileyince herkes ''Bu kağıt ne?'' diye kağıt ile ilgileniyormuş.
M: わかります、ぜんぜんちがいますよ。日本の紙は、すぐわかる。たとえばこれ、デンマークの本です。持ってみて、すごく軽いの。薄くてペラペラの紙を使ってるから。
Anlıyorum. Çünkü çok farklı. Japon kağıtları hemen anlaşılıyor. Mesela bu, Danimarka'da yayınlanmış kitap. Elinize alın, çok hafif olduğunu anlarsınız. Çok ince, ucuz kağıt kullanıldığı için.
── 以前デザイナーさんに取材したときおっしゃってたんですが、伝えたいことを伝えるために、どの紙を選んだらいいだろうって、そいういう視点で、本の用紙を選んでいるんだそうです。
Daha önce bir grafikere röportaj yaptığımda söyledi: Okuyuculara iletmek istediği şeyleri doğru bir şekilde iletmek için hangi kağıt daha uygun, öyle bir bakış açısı ile kitap kağıtlarını seçiyormuş.
M: ああ、そうですか。
Öyle mi?
── つまり、紙そのものに表現力、何かを伝える力があるというんです。
Yani bir kağıdın bile ifade gücü, bir şey iletme gücü olduğunu söyledi.
M: 日本の紙には、その力があると思う。だからわたしは、日本の本も大好き。デンマークの家は空っぽにしたけど、本だけは、そのままにしてきた。その家を借りている人は、わたしの本と猫と、一緒に住んでる。
Japon kağıtlarında öyle bir güç olduğuna inanıyorum. O yüzden ben Japonya'da yayınlanan kitapları da seviyorum. Danimarka'daki evimi tamamen boşaltmıştım ama sadece kitaplar öylesine bıraktım. Şimdi o evi kiralayan benim kitaplar ve kedim ile beraber oturuyor.
── へえ、猫ちゃんつきで(笑)。
Wow, kedili mi kiraladı.
M: そう。彼女はもう、18歳。
Evet. Kedim artık 18 yaşında.
── メッテさんの好きなものが、メッテさんそのものって感じですね。
Sizin sevdiğiniz şeyler tıpkı sizsiniz.
M: そう?
Öyle mi?
── 布と、本と、言葉と。
Dokuma kumaş, kitap ve lisan...
M: それと、猫と(笑)。
Ve de kedi.
(つづきます)
2019-10-20-SUN
No comments:
Post a Comment