2019-10-24

Baştan hepsi vardı / はじめに、すべてあった

── メッテさんのドキュメンタリー映画では、村上春樹さんの2作目『1973年のピンボール』を訳すに際して、実際に、ピンボールをしに行く場面が出てきます。
Hakkınızda yapılan belgeselde Haruki Murakami'nin ikinci eseri ''1973 yılında tilt oyunu''nu çevirirken sizin de fiilen tilt oyununu oynamaya gittiğiniz sahne var.

メッテ(以下M)はい。
Evet.

── ああいうこと、するんですね。
Öyle şeyleri de yapıyorsunuz.

M: するする。
Tabii ki.

── ただ単に机の上の仕事だけで終わらずに、取材のようなことまで。
Sadece masa üstünde bitmiyor, neyin ne olduğunu yaşayarak anlamaya çalışıyorsunuz.

M: やりますよ。わからないことがあったら。ホステスの仕事も見に行ったんですけど、お店に出勤するときは夜でも「おはようございます」って言うとかね、そういうことがわかってないと翻訳できないし、そういうことは、その場に行ってみないとわからないこと。
Öyleyimdir. Eğer anlamadığım bir şey olursa öğrenmeye giderim. Bir kere barda çalışan kızların işine bakmaya gittim: İşe geldiğinde akşamda olsa ''Günaydın'' diyorlar. Böyle şeyleri anlamadan çeviremiyorum ve böyle şeyleri yaşayamadan öğrenemiyorum. 

── 本を読んで、言葉を学ぶのも重要だけど。
Kitap okuyarak kelimeler öğrenmek de önemli ama...

M: そう、でも、基本的には日本の小説を読まないと。やっぱり本を読むと言葉は強くなる。
Evet, ama temel olarak Japon romanlarını okumak gerek. Kitap okursam kullandığım lisan da güçleniyor.

── 強く。
Güçleniyor?

M: いろんな言葉を知ることができるし、言葉の活きた使い方もわかってくる。すると、言葉は、強くなる。
Türlü türlü kelimeler öğreniyorum ve gerçek hayatta nasıl kullanıldıklarını da anlamaya başlıyorum. Böylece kullandığım lisan güçleniyor.


── 村上春樹さんを翻訳するについては、どういう難しさや、どういうおもしろさがあるんですか。
Haruki Murakami'yi çevirmenizin zor yanları ve keyifli yanları nelerdir?

M: 彼の言葉にはリズムが含まれている。
Onun cümleleri ritm içeriyor.

── 村上さんの書く文章に。
Haruki'nin cümlelerinde mi?

M: そうね、だから、最終的にデンマーク語になるまではたぶん10回くらい‥‥それも実際に声に出して読むんです。
Evet, o yüzden Danimarkacaya çevirirken son haline gelene kadar sanırım 10 kere... hem de sesli okuyorum.

── 音読する。そうすることによって?
Sesli okuyunca ne oluyor?

M: 気持ちがわかってくる。書いた人の。
Duygularını anlamaya başlıyorum yazarın.

── へええ‥‥気持ちですか。
Gerçekten mi? Duygularını mı?

M: 気持ちがわかったうえで、言葉はちゃんとデンマーク語になる。
Duygularını anladıktan sonra kelimeler doğru bir şekilde Danimarkacaya dönüşüyor.

── 心を経由することで、記号が、活きた言葉になるんですね。
Sizin kalbinizden geçince simgeler yaşayan lisana dönüşüyor demek ki.

M: それに、彼の作品には、なんて言ったらいいんでしょう‥‥たくさんの‥‥レイヤー?
Üstüne / Ayrıca onun eserlerinde, nasıl desem... birçok katman var gibi...

── んー、どういうニュアンスでしょう。
Hım, ne anlamda?

M: つまりね、若いときに読んだ印象と、歳をとってから読んだ印象と、ぜんぜんちがう本になると思います。わたしは、そう思うんです。
Yani gençken okuduğumda aldığım izlenim ile yaşlandıktan sonra okuduğum zamanki izlenim tamamen farklı oluyor. Tabii kanımca.

── あ、その実感はあります。自分はデビュー作の『風の歌を聴け』を何度か読んでいますが、そのたび、印象にのこる部分がちがうような気が。
Evet, bana de öyle bir izlenim bıraktı. Haruki'nin ilk eseri ''Rüzgarın şarkısını dinle''yi şimdiye kadar birkaç kere okudum ama her okuduğumda farklı kısım aklımda kalıyor.

M: あとは、これもわたしの考えですが、『世界の終りとハードボイルド・ワンダーランド』からは、レイモンド・チャンドラーの音が聞こえる。チャンドラーのやり方、チャンドラーの考え方。そういうものを、感じる気がする。
Bir de bu da benim düşüncem ama ''Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu'' eserinden Raymond Chandler'in sesini duyuyormuş gibi hissediyorum. Raymond'un usulu, Raymond'un düşünceleri... öyle şeyler hissediyorum.  

── ああ、訳してらっしゃいますもんね。
Aa, Haruki onun eserini çevirdi, değil mi?

M: そう。村上さんは7冊、翻訳してる。
Evet, Haruki Reymond'un 7 eserini çevirdi.

── 誰かの文章を翻訳するっていうこと自体が、自分の文章にも影響を及ぼすんでしょうね。
Birinin cümlelerini çevirmek, kendisinin cümle yapısı da etkiliyordur herhalde.

M: そう、そう思う。
Evet, öyle düşünüyorum.


── じゃ、村上さんの小説をずっと訳してきたメッテさんには、どういう影響が及んでいると思いますか?
Öyleyse Haruki'nin eserlerini uzun zamandır çeviren size, ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?

M: わたしの母が、わたしに聞きました。「もし、村上の本がなかったら、あなたは、どういう人になりましたか」
Annem bana sormuştu: ''Eğer Haruki'nin eserleri olmasaydı, sen nasıl bir insan olurdun?'' diye.

── ええ。
Öyle mi?

M: もう、わからないですよ。こんなに同じ作家の作品を翻訳してれば、それはもうすでに、わたしのアイデンティティの一部だから。
Bilemiyorum. Aynı yazarın eserlerini bu kadar çok çevirdikten sonra bir bakıma benim kişiliğimin bir kısmı oldu artık.

── 20年ですものね‥‥。どうして、そんなにも長く続いていると思いますか。
20 yıl değil mi, ne inanılmaz! Bunu bu kadar uzun sürdürebilmenizi sırrı nedir sizce?

M: やっぱり、村上の作品を愛しているから。こんなに続けるためには、その人の作品を愛してなければ無理です。
Tamamuyla / Her şeyden önce Haruki'nin eserlerini sevdiğim için. Onun eserlerine aşık olmadan bu kadar devam edebilmek mümkün değildir.

── そうなんでしょうね。
Hakılsınız.

M: 仕事としてはできると思う、別に好きでもなんでもなくたって、一応。でも、愛してないとよい翻訳にならない。だって2年です。その本と一緒の時間は。
İş olarak çeviri yapabilirim, sevmesem bile. Fakat sevmediğim sürece iyi çeviri yapamam. 2 senemi alıyor, o eser ile beraber geçirdiğim zaman.

── ましてや「嫌いだったら」無理ですねえ。
Fazla söze gerek yok, ''sevmiyorsanız'' mümkün değil...

M: わたしはもう16冊くらい訳しています。昨日、数えたんです。
Ben bugüne kadar 16 eseri çevirmişim, dün saydım.

── わあ(笑)。
İnanılmaz!

M: ただ、それは『1Q84』を3冊としてる。
Fakat, ''1Q84'' eserini 3 kitap saydım.

── じゃ、『ねじまき鳥クロニクル』も3冊。
O zaman ''Zemberek Kuşunun Güncesi'' de 3 kitap sayılmalı.

M: でも、いいでしょう? 村上さんの本は1冊1冊が太いですから。
Olmaz mı? Haruki'nin o eserleri çok uzun çünkü. 
* bu iki eser, Japonya'da 3 cilt olarak yayınlandı.

── ドキュメンタリーでは、村上さんの処女作の『風の歌を聴け』と、2作目『1973年のピンボール』の合本を翻訳されていましたね。
Belgeselinizde Haruki'nin ilk iki eseri ''Rüzgarın şarkısını dinle'' ve ''1973 yılında tilt oyunu''nun birlikte basıldığı bir kitap çeviriyordunuz.

M: そう。
Evet.

── 村上さんが最初期に書いた2作品を、めぐりあわせで、だいぶ後になって訳しているわけですが、そのことは、どうですか。
Haruki'nin ilk yazarlık döneminde yazdığı iki eserini, kaderin bir cilvesiyle oldukça vakit geçtikten sonra çevirdiniz. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

M: むかーしむかしに読んだとき、なぜか、おもしろいと思わなかったです。
Bir hayli zaman önce okuduğumda nedense pek ilginç gelmemişti.

── へえ。
Öyle mi?

M: 村上さんの本をたくさん訳した後、いま、もういちど翻訳のために読んだら、とっても、おもしろかった。
Haruki'nin eserini epey çevirdikten sonra tekrar çevirmek için okuyunca oldukça ilginç geldi.

── ああ、そうですか。やっぱり、自分の歳や経験と関係あるんですかね。
Anladım, belki sizin yaşınız veya deneyiminiz ile alakalıdır...

M: うん、そうかもしれない。だから、もし、昔に読んでおもしろくなかった本でも、あらためて読んでみたら、おもしろいって思うかもしれない。
Evet, öyle de olabilir. O yüzden eskiden okuduğumda ilgimi çekmeyen eserleri bile yeniden okuyunca ilginç gelebilir.

── 読む側の人生にも関わってくるのかな。物語とか、読書って。
Kitaptan neler hissedildiği okurun kendi yaşadıkları ile de şekilleniyor belki de.

M: わたし、はじめの2冊を訳してみたら、村上さんがやってきたことだとか、いまやっていることが、ぜーんぶ、ここに入っていると思った。村上さんを特徴づけるものとか、アイディア、キャラクターのつくり方、すべて、ここにあったんだって。
İlk iki eserini çevirince Haruki'nin bugüne kadar yaptıkları ve şu an yapmakta olduğu her şeyin burada bulunduğunu düşündüm. Onun özellikleri, fikirleri, nasıl karakterler oluşturduğu filan... hepsi oradaydı.

── 世界的な作家になっていく村上さんの、核になるようなものは、29歳の処女作執筆当初から、あった。
Dünyaca bilinen yazar, Haruki'nin özünü oluşturan şeyler 29 yaşında yazdığı ilk eserden bulunuyordu.

Rüzgarın şarkısını dinle /
1969 yılında tilt oyunu'nun
Danimarkaca verziyonu
M: そう感じる。ぜんぶそろってる。
Öyle hissediyorum. Hepsi orada.

── そのことを聞いたら、もういちど、読んでみたくなりました。
Bugün anlattıklarınızı dinleyince tekrar okumak istedim.

M: 村上春樹は、はじめから、まだひとつも本を書いてないころから、素晴らしい作家だった。村上さんの言葉に向き合いながら、そのことをずっと、実感していました。
Haruki Murakami, ilk baştan, daha hiçbir kitap yazmadığı zamanlarda bile muhteşem yazardı muhtemelen. Haruki'nin metinleri ile her karşılaşmamda bunu hissediyorum.


(おわります)
2019-10-21-MON
(Son / 21 Ekim 2019)
出典 / Kaynak

10 sene filan önce Kushimoto'daki bir törende tanıştığım Vaner bey sağolsun, yazdıklarımı okuyup zahmet demeden düzeltti. Düzelttiği yerler pembe ile yazdım. Bana öğrenme fırsatını verdiği için ona çok minnettarım.

No comments:

Post a Comment